top of page
  • Yazarın fotoğrafıSerbest Kürsü

Peki ya böyle İYİ mi?

Güncelleme tarihi: 19 Oca

Bir yanda doğal afetlerin, diğer yanda ise siyasi felaketlerin ortasında kalmış insanlar olarak akıl sağlığımızı sadık kalabilmenin mücadelesini verdiğimiz zor günlerden geçiyoruz. Depremi bir önceki yazımızda işlemiştik. Bu pazar ise siyasette kopan fırtınanın İyi Parti cephesini Meral Akşener merkezli olarak inceleyeceğiz.


Mart öyle bir başladı ki, dananın kuyruğunun kopacağı aşikar olan cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi sürecinde kıyamet de koptu. Altılı masada cumhurbaşkanı adaylığına ilişkin olarak mart ayına kadar hiçbir şey belli değildi. Cumhurbaşkanı adaylığının belirlenmesi sürecinde ise mutabık olunan tek şey adayın oy birliği ile seçileceği hususuydu. Altı partinin de onay vermediği kimse cumhurbaşkanı adayı olamayacaktı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendini adaylığa hazırladığı ve büyükşehir belediye başkanlarının görevlerine devam etmesini istediği, Meral Akşener’in ise anketlere göre kesin kazanabilecek adayın aday yapılmasını istediği ortadaydı. İki taraf da meseleyi sona bırakarak karşısındakini emri vakiye zorladı.


Bu stratejik savaşta kazanan ise Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Altılı masanın temel motivasyonu ülkeyi Erdoğan’ın elinden kurtarmaktı ve bu amaca paralel olarak anketlerdeki sonuçları görüp kendi adaylığını masaya teklif dahi etmeyen, hatta adaylık için CHP’li belediye başkanlarını aday gösteren İyi Parti lideri Meral Akşener hikayenin sonunda önce hain ilan edildi ardından ise ne şiş yansın ne kebap formülü ile ikna edildi. Günün sonunda kahraman ise herkesin sosyal medyada, sokakta, mikrofon başında “Aday Olma” diye yalvardığı; altılı masadaki cumhurbaşkanı adayı oy birliği ile belirlenecek ilkesine rağmen kendi adaylığını kabul etmeyen Meral Akşener’e “peki siz bilirsiniz o zaman biz beşimiz imza atar, adayı açıklarız” diyen Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Peki bu nasıl oldu?


2 Mart’taki toplantıyı taraflar aday belirleme toplantısı olarak belirlemişlerdi. Toplantıda Kılıçdaroğlu’nun kendi adaylığını kabul ettirmeye çalışacağı, Meral Akşener’in ise Kılıçdaroğlu’nu rahat kazanacak bir aday üzerinde uzlaşmaya ikna edeceği beklenen şeydi. Altılı masanın en kritik toplantısına dersine çalışıp gelen tarafın Kemal Kılıçdaroğlu olduğu, altılı masadaki diğer dört parti liderinin de desteğini almasından belli oldu. Meral Hanım, Kemal Bey’in adaylığını risk olarak görüyordu ama altı ortaklı bir masada diğer üyeleri bu fikre ikna edememişti, belki de nasılsa aday oy birliği ile seçilecek benim oyum olmadan Kemal Kılıçdaroğlu aday gösterilemez diye düşünüp diğer liderleri iknaya bile uğraşmamıştı.


Bundan 28 yıl önce milletvekili olmuş, bu ülkede İçişleri Bakanlığı yapmış, 6 yıldır da anketlere göre Türkiye’de en çok oy alan üçüncü parti pozisyonundaki İyi Parti’nin liderliğini yapan bir siyasi, nasıl bu kadar saf olur anlayabilmiş değilim. Yahu halk arasında dalga konusu olan Demokrat Parti’nin lideri Gültekin Uysal 2018 yılında seçime İyi Parti’den katılmıştı. Bir hukukunuz var adamla. En azından bari onu ikna etseydiniz de kendi safınıza çekseydiniz Meral Hanım, bu kadar basiretsizlik olur mu?


Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener’e “ya altıncı olarak adaylık ilan bildirisine imza atarsınız ya da biz beşimiz imzalar açıklarız” dediğinde, yani onu tongaya düşürdüğünde bile aslında kendisine altın tepside bir “krizi fırsata çevirme şansı” da sunmuştu. Masadan zehir zemberek bir ifade ile kalkmak yerine Meral Hanım, “Ben ortak mutabakat ile adaylık belirleneceğini düşünmüştüm ama diğer arkadaşlar Kemal Bey üzerinde uzlaşmış ve başka bir isme kapalılar. Benim milletime Erdoğan’ın bu yönetimini sonlandıracağıma dair sözüm var ve bunu riske atamam, o yüzden ilk tur için üzülerek altılı masadan ikinci turda tekrar buluşmak üzere ayrılıyorum. Ben de partim vasıtasıyla bu masada bana dikta edilen adayı değil halkın istediği bir adayı aday göstereceğim. Eğer Kemal Bey 2. tura kalırsa bugün buradan kalktığım gibi o gün onun kazanması için masaya en çok çalışacak kişi olarak dönerim. Eğer bizim partimizin adayı 2. Tura kalırsa da altılı masanın liderlerinden Erdoğan’ı devirebilmek için desteklerini isterim” deseydi 2. Tura kalma yarışında skor tabelasında “halkın iradesi ile hareket eden ve her türlü cesur kararı alabilen Meral Akşener”:1 - “koltuk sevdası yüzünden seçimi riske atan Kemal Kılıçdaroğlu”:0 yazacaktı. Ama olmadı. Peki ne mi oldu?


Meral Hanım zehir zemberek bir açıklama ile; millet ittifakını yerle bir edip, ittifakı suçlayarak kamuoyu önünde küçük düşürdü. En sonunda ise CHP’nin Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlarını göreve çağırdı. Meral Hanım anladık hücum oyununda iyi değilsiniz. Liderin belirleneceği toplantıda hazırlıksız yakalandınız ve oyuna geldiniz diyelim. İyi, güzel, hoş da siz savunmada da sınıfta kaldınız. Siz Mansur Yavaş ya da Ekrem İmamoğlu’ndan “tamam sen yürü biz arkandan geleceğiz” işaretini almadan nasıl açığa böyle bir davet yaparsınız? Yaptığınız bu hareket eğer masaya dönmeseydiniz, her iki belediye başkanının imajını da sağ seçmende sıfıra indirebilirdi. Eğer bu iki adaydan biri peşinize takılsaydı da o belediye başkanı sol seçmenin gözünde kendi parti liderine karşı adaylığını ilan eden bir hain durumuna düşerdi. Biz muhalefet liderlerinden ülkeyi bu iktidardan kurtarıp uzun vadeli plan ve programlarla ülkenin önünü açmasını beklerken, iki adım ötesinde neler olacağını öngöremeyen liderlerin arasında kalmak öyle can sıkıcı ki...


Peki böyle bir yol izlenirken Meral Hanım’a parti içinden bir Allah’ın kulu, “bir dur Allah aşkına bir sakin ol, bir düşünelim” demedi mi? Meral Akşener’in liderliği sınıfta kaldı ama İyi Parti’nin parti olarak performansı ne durumda diye merak edenlerdenseniz durumu anlatayım. Bu sert metni kimin hazırladığı ve üzerinde tartışılıp tartışılmadığı hususu İyi Parti’nin masadan kalktığı süreçte Habertürk TV’de İyi Parti temsilcisine de soruldu. Parti temsilcisi bu soruya şöyle cevap verdi: “Metin liderimiz tarafından yazılmıştır ve açıklama öncesinde metni okumamız ya da haberdar olmamız söz konusu değildir.” Haydaaa.. Yahu siz partinin önde gelenleri bu en kritik virajda bile bir rol alamıyorsanız, sizin rolünüz padişahım çok yaşaa demek mi? Tek adam rejimi son bulacak da yerine ne gelecek? Yine kutsanmış, sözünün üstüne söz söylenmeyen, yaptığı sorgulanamayan diğerleri mi?


Meral Akşener’in ilk plansız programsız işinin bu olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. İyi Parti’nin kuruluş tarihi 25 Ekim 2017. Meral Akşener’in İyi Parti liderliği de bu tarihte başladı. Meral Hanım ilk seçimine cumhurbaşkanlığı seçimi ile 24 Haziran 2018’de girdi. Alınan %7’lik oyun ardından yapılan çalıştayda yapılan eleştirilerin ardından ise 22 Temmuz 2018’de Meral Hanım kimse kendisinden istifa etmesini istememişken, bir rakip bile ortada yokken seçimli kurultay kararı alarak seçimde de aday olmayacağını ilan etti ve kendi kurduğu partiyi daha bir yıl dolmadan terk etti.


Bu istifanın ardından partinin önde gelenleri Lütfü Türkkan, Koray Aydın, Ümit Özdağ ve Altun Çıray ise yaşadıkları terk edilişi atlattıktan sonra açıklamalarında Meral Hanım’ın tekrar liderliğe ikna edileceğini ifade ettiler. İyi Partili temsilciler tüm Türkiye’den yollara düşüp Meral Hanım’ın evinin önüne gelip sloganlar atınca ve partinin önde gelenleri Meral Hanım ile görüşerek onu evinde ikna edince Meral Hanım 28 Temmuz 2018’de evinin önüne çıkarak partimin başındayım deyip kurultayda adaylığı tekrar ilan etti. Yine yaşadığı olumsuzluk karşısında küstüm oynamıyorum diye herkesi ortada bırakıp giden ve yine sonunda bir şeylere ikna edilen bir liderlik imajı, değişen hiçbir şey yok.


Meral Akşener parti liderliği konusunda geçmişteki acemiliklerinden ders çıkarsa ve ikna edilen, gönlü alınan rolünden çıkıp duygusallıktan uzaklaşan ve oyun kuran bir rol üstlenebilseydi siyasette neler mi olurdu?


Eğer Meral Hanım yırtıcı bir forvet olsaydı nasıl bir yol izleyip başarıyı yakalayabilirdi, anlatayım. Öncelikle İyi Parti’nin kurulmasının ardından seçimlere girebilmesi için CHP’den aldığı milletvekili transferi desteği ortada. Yani CHP’ye bir vefa borcu olduğu kuşkusuz. Bunun için de 2019 yılında verdiği destek ile CHP’nin yerel seçimleri silip süpürmesini sağladığı da su götürmez bir gerçek. Her ne kadar bu iki partinin birbirine sağladığı destekler her ikisine de fayda sağlamış olsa da, genel seçimler düşünüldüğünde %70’i sağ görüşlü olan bir toplumda oyların %50’sine hakim olan bir sağ partiyi devirebilmek için sol bir parti ile ittifak kurmanın çözüm olmadığı açık değil mi?


Tamam gençler artık bu sağ sol meselesinde o kadar katı değil ama toplumun tamamı da genç değil. Yani az önceki aritmetiği dikkate aldığımızda bu toplumun Erdoğan’ın saltanatına son verebilmesinin formülü sol partinin güçlenmesi değil alternatif bir sağ grup oluşturabilmektir. Diyeceğim odur ki, eğer Meral Akşener yerel seçimin ardından ben sana olan borcumu ödedim deyip millet ittifakından çıkıp peşine Deva Partisini, Gelecek Partisini, Saadet Partisini hatta “ben kendisinden razıyım” dediği Muharrem İnce’nin Memleket Partisi’ni de yanına alabilseydi oluşacak sağda alternatif umudu ile ittifakının oy oranını %30-35’lerin üzerine çıkarabilir, en çok oyu da rakibi olan Cumhur İttifakından alırdı.


Bu hareket yıllardır bir araya gelemeyen Türk Solu’nu dahi birleştirebilirdi. Düşünsenize; bir yanda ana muhalefet partisi CHP, diğer yanda ilgi gören ve yükselen değer olan TİP, diğer yanda oluşturulacak sol ittifakta varlığından kimse rahatsız olmadığı için legalize olmuş ve derdini rahat rahat anlatabilen bir HDP. Yok efendim o ittifakta gizli ortak HDP diye oy verilmeyen sağcısıymış, ülkücülere oy vermem diyen solcusuymuş; hiçbiri yok, dert yok, tasa yok; herkes ait olduğu tarafta. İnsanların içine sinmediği halde yeter ki bu iktidar gitsin diye oy vermediği; sonuna kadar savunabileceği ve inanıp arkasından yürüyebileceği ittifaklar ama nerde bizde bu mühendisliği yapacak siyasiler azizim?


Her mücadelenin kazananları ve kaybedenleri olur. Altılı masadaki bu iktidar mücadelesi boyunca da kazananlar ve kaybedenler şu şekilde sıralandı:


Kazananlar: 15 gün öncesine kadar her yerde “Aday Olma” tepkileri ile karşılaşan, anketlerde Erdoğan’a karşı en düşük oyu alan ama sürecin neticesinde muhalefetin Erdoğan karşısındaki en büyük umudu haline gelen Kemal Kılıçdaroğlu, tüm siyasi partilerin kendilerini ifade etmek için liderleri ve temsilcileri aracılığıyla halka sesleniş kanalı olarak kullandıkları Habertürk Tv.


Kaybedenler: Haklıyken haksız durumuna düşen Meral Akşener, televizyonda attığı nutuklar ile dikkat çeken ve beğenilen ama aynı gaza gelme durumunu Meral Akşener ile yaptığı telefon görüşmesinde de yaşayıp kendini cumhurbaşkanı adayı zanneden Ersan Şen.


Sonucu da şöyle bağlayalım. Meral Hanım masadan ayrılırken ya tarih yazacağız ya da tarih olacağız demişti. Meral Hanım’ın artık tarih yazamayacağı kesin, çünkü cumhur ittifakına karşı zafer kazanılsa bile bu zafer ona ait olmayacak. Hatta Kemal Bey seçimi kazanırsa, Meral Akşener’in gel-gitlerine karşı sakin kalarak yani onun sayesinde değil ona rağmen bu seçimi kazandı denilecek. Meral Hanım’ın tarih olup olmayacağını ise üçüncü kez bariz bir hata yapıp yapmayacağı belli edecek. Çünkü bir kez daha bir krizin ortasında kaldığında küsüp giderse, kimse geri dönmesi için onu ikna etmeye peşinden gitmez artık.

 

Eğer yazıyı beğendiyseniz;


Yeni yazılardan haberdar olabilmek için yazının en üstünde sağ köşesinde yer alan "Kaydol" sekmesinden siteye üye olabilir ya da aşağıdaki logolar vasıtasıyla sosyal medya hesaplarını takip etmeye başlayabilirsiniz.


Yazılardan daha fazla kişinin haberdar olmasını isterseniz de, yazıları whatsapp/telegram gruplarında ve sosyal medya uygulamalarında paylaşabilirsiniz.


Her zaman farkında kalabilmek ümidiyle.




1.427 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Bay Kemal

Çöküş

bottom of page