Para ve sermaye piyasaları bir nevi kumarhanedir. Herkesin iyi bildiği gibi ise kumarda sadece kumarı oynatan kazanır. Kumarhanenin para kazanabilmesi için kumarbazlara en iyi şartlar sağlanmalı, güven ortamı oluşturulmalı ve kumarbazın tereddüt etmeden parasını masaya koyması sağlanmalıdır. Peki ya kumarhane sahibi önce kumarbazları tehdit etmeye başlayıp sonrasında oyun oynanırken kural değiştirirse ve en sonunda da kendisi kumar masasına oturursa sonu ne olur? Gelin birlikte bu kumarbazın akıbetini inceleyelim.
Olaya kumar metaforu ile başladık ama ne yazık ki yaşananların başka bir durum ile tarifi pek mümkün değil artık. Ürettiğinden fazlasını tüketen bizim gibi ülkeler, mutlaka diğer ülkelerden gelen kaynaklara muhtaçtır. Bu kaynakların kimisi uzun süreli yatırımlardır. Bir şirket gelir, ülkede fabrika kurar, hem bölgeyi kalkındırır hem de kendisi kalkınır. İster win-win de ister kazan-kazan, karşılıklı mutluluk yayan bir ilişkidir bu. Bu aşk; emek ister, sevgi ister, özveri ister ve karşılıklı güven duygusuna ihtiyaç duyar.
Honda fabrikasının kapanışını hatırlayın. Şu çalışanlarının emeklerinin karşılığını sonuna kadar ödeyip kıdemine göre çalışanlarına çeşitli ödüller verip ayrılırken dahi onların gönlünü hoş tutmaya çalışan dinsiz (!) Japonları. Sonra bir de Volkswagen firmasının siyasi belirsizlikler nedeniyle Türkiye’de fabrika kurmaktan vazgeçişini ve bizi kıskanan (!) Almanları. Gördüğünüz gibi bugünlerde dış kaynağı uzun vadeli yatırım olarak bulabilir miyiz diye umut ediyorsanız; sakın gelmeyin, tünelin bu ucu bombok bir yere çıktı.
Eğer ülkeye bu şekilde yatırım gelmiyorsa, çıkış yolu sıcak paradan geçer. Sıcak paranın ısısı hareketliliğinden gelir. Bugün buradaysa, yarın oradadır. İşte maymun iştahlı bu parayı ancak yüksek getiri vadeden para ve sermaye piyasaları ile çekersiniz. Minik bir girizgahın ardından kumarhanemize geri döndüysek hepiniz tekrar hoş geldiniz.
Gerek para ve sermaye piyasalarına derinlik kazandırmak gerekse de yerli ve yabancı yatırımcının ilgisini çekmek için bu piyasalara yeni ürünler sürmek gayet makul ve mantıklı bir fikir. Kumarhanemiz vardı ya hani, yeni bir oyun oynanan masa, yeni bir kollu makine hep bir heyecan verir değil mi kumarbazlara?
Yeni üründen kastımız da son dönemin en popüleri kur korumalı mevduat ve elbette ondan da bahsedeceğiz yazımızda; o kısım kumarhane sahibinin nasıl kumar masasına oturduğunu anlatacak bize. Biz önce kumarhanede işler son günlerde ne durumda bir bakalım.
2021 yılı Mart-Eylül döneminde 8 küsürlerde dolaşan dolar, Ekim ayı ile birlikte yükselişe geçmiş 20 Aralık 2021 gün sonu kapanışında ise 18,35 seviyesine dayanmıştı. Dolar için daha önceki yazılarda üst limitin hayal gücünüz ile sınırlı olduğunu söylemiştim. Fakat 3 aylık dönemde iki katından daha fazla değere ulaşmasındaki en büyük etken; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her konuşmasında yangına körükle gitmesi ve herkeste artık iktidar da doların çıkmasını istiyor, doların artış hızı azaldıkça Erdoğan çıkıp konuşarak dolara destek veriyor madem çıkacak biz de dolar alalım düşüncesi oldu.
Tüm yaşananların ardından 20 Aralık 2021 tarihinde yine Erdoğan’ın çıkıp “Ben ekonomistim, faiz sebep enflasyon sonuçtur, Bay Kemal vs. vs.” diyeceğini düşünürken Erdoğan kur korumalı mevduat hesabını tanıttı. Koşulları belirsizdi ama temel mesele şuydu: Dolar ne veriyorsa ben de onu vereceğim, hem de dolar düşerse kaybetme riskin var, bunda ise mevduat faizi garanti cepte.
Yani dün hani nass oradaydı ya, nass orada durup duruyorken faiz arttırmayı nasıl beklerdiniz ya şu kardeşinizden; işte şimdi vatandaş parasını vadeli mevduat hesabına yani parasını faize yatırsın diye kampanya yaptık efendim. Bu hem de öyle bir faiz ki o ne veriyorsa ben de onu vereceğim yeter ki ona gitme faizi.
Aylardır yapısal reformsuzluktan artan enflasyona rağmen düşürülen faiz sonucu artan döviz ve sonucunda yine artan enflasyon, bu döngüden çıkmak için faizlerin arttırılması gerekliliğini söylesin ekonomistler, sen günah de arttırma, halk helal olsun işte dindar lider desin; sonra bir akşam çık limitsiz bir faiz vadet ve o halk yine helal olsun liderimiz kimseye boyun eğmedi deyip sokaklarda dolar yakıp halay çeksin, satır ile dolardan kıyma yapsın, doları aşağılamak adına dolara sümkürsün. Cumhurbaşkanının tabiri ile; cinsini ayrı, cibiliyetini ayrı çok iyi bildiğimiz bu insanlar ile toplum bu kıvamda olduğu sürece; kur artarken “biz bir ekonomik modele geçiyoruz o yüzden kur artışı ile paramızın değerini düşürerek kur rekabeti sağlıyoruz, bu sayede ihracatı arttıracağız” dersin; kur düşünce de çıktı reisimiz konuştu ve doları düşürdü diye zafer ilan edersin. Ne olacak ki? Orta Doğu’dayız sonuçta, sağa sola bakınca gördüklerinden çok da farklı şeyler beklememek lazım içeride de. Coğrafya kaderdir değil mi sonuçta?
Açıklamanın ardından dolar ertesi günü, piyasaların açılmasını beklemeden o gece 18,35’ten 13’lere düştü. O haftanın sonunda ise 11’lere. Şimdi eğer bu ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı olacak zekaya, kapasiteye ve donanıma sahip olsaydım o gece ne olduğuna ilişkin mevkime de yakışan bir şekilde “Lan Nasıl? Dedim noluyo yaa! Siz mi bir şey yaptınız olum, yaptıysanız bana da söyleyin haberim olsun çünkü bakanım ben yani boru değil” falan derdim ama maalesef konumum bu denli teknik ve konuya hakim bir kişi olmaya müsaade etmiyor. Peki o gece ve ertesinde neler oldu kendi dilimiz döndüğünce bir inceleyelim.
Doların bu hareketine ilişkin olarak ana muhalefet partisi liderinin iddiası doların 18’den 11’e düştüğü günlerde; Ziraat Bankası üzerinden 6,5 milyar dolar, Vakıfbank üzerinden 4,5 milyar dolar, Halkbank üzerinden 3,6 milyar dolar ve son olarak Merkez Bankası üzerinden 4,5 milyar dolar olmak üzere piyasaya toplam 19,1 milyar dolarlık satış yapıldığı yönünde. İktidarın iddiası ise Cumhurbaşkanına inanmış, arkasında yürüyen halkının onun sözlerine güvenip ertesi gün piyasaların açılmasını beklemeden yüksek alım satım makası mevcutken dolarlarına elveda demiş olması.
Devlet bankalarına yönelik iddiayı bu noktada teyit edebileceğimiz rakamlar elimizde mevcut değil. Sadece bankaların elde ettiği kârlar üzerinden yorumlayacak olursak; devlet bankalarının bu yılki ilk üç çeyrek karının geçen yılın aynı dönemine göre %56 oranında azaldığını söyleyebiliriz. Aynı noktada Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı bankalar kârını %67, yerli bankalar ise %47 arttırırken yaşanıyor bunlar. Normal şartlarda bu kadar zarar eden kamu bankalarının genel müdürlerine kapının yeri gösterilir fakat anlaşılan o ki bankalar iktidarın yanlış politikalarının bedelini ödedikleri için kârlarından feragat ettiklerinden, iktidarın da genel müdürlerden yana bir şikayeti yok. Halay çeken Malatyalılar da halinden memnun olduğuna göre biz yazımıza devam edelim.
Kamu bankalarındaki durumu dolaylı yönden inceleyip yorumladık ama Merkez Bankasının dolar satıp satmadığına ve ülkedeki dolar mevduatının azalıp azalmadığına ilişkin hususu açıklanan resmi rakamlar üzerinden daha net bir şekilde inceleyebileceğiz. Hadi başlayalım.
Merkez Bankası rezervlerine baktığımızda 20 Aralık 2021 öncesinde açıklanan son rezerv bilgisi 17 Aralık 2021 tarihine ait. 17 Aralık 2021’de Merkez Bankası rezervleri swap işlemleri de dahil edildiğinde -46,7 milyar dolar; yazının yayım tarihi olan 9 Ocak 2022 tarihi itibarıyla en son açıklanan rakamlar ise 31 Aralık 2021’e ait, bu tarihteki swap işlemleri dahil Merkez Bankası rezervi ise -56,4 milyar dolar. Bu veriler herhangi bir siyasi partinin açıkladığı rakamlar değil. Resmi devlet makamlarının açıkladığı veriler. Ana muhalefet partisinin iki günde 4,5 milyar dolar sattılar dediği rakamın iki haftalık hali 9,7 milyar dolar olarak görünüyor.
Rezerv meselesine çok da takılmamak lazım aslında. Ne dedi Cumhurbaşkanı “Başbakanlığım döneminde bu döviz rezervlerini 135 milyar dolara kadar çıkardık. Bunu biz yaptık. Daha sonra bir düşüş yaşandı. Yoktum Cumhurbaşkanıydım.” Bu kadar basit işte işler. Dedim ya çok da şaapmamak lazım aslında. Mahmut Tuncer’in de dediği gibi “mantık sizi a noktasından b noktasına götürür, halay ise her yere”, o yüzden durmak yok yola devam Malatyalılar.
Şimdi inceleyeceğimiz bir diğer veriye bakalım. Merkez Bankası verilerine göre kişilerin ve şirketlerin dolar mevduatları bu kur korumalı mevduatın ardından ne olmuş bir göz atalım. 17 Aralık 2021 verilerine göre şahısların bankalarda sahip olduğu dolar mevduatı hacmi 146,5 milyar dolar, bu miktar 31 Aralık 2021 tarihinde ise 147 milyar dolara çıkmış. Yani anlayacağınız kur korumalı mevduat ortaya çıktıktan sonra bırakın vatandaşların dolar satmasını dolarlarına dolar kattıkları bir durum mevcut.
Bir de kur korumalı mevduatın hacmine bakalım. Son açıklanan rakam 92 milyar TL. Yani güncel kur ile 6,6 milyar dolar. İktidarın iddiası neydi: halk liderine güvendi, dolarını bozdurdu ve dolar düştü. Şimdi basit bir matematik yapalım. 31 Aralık 2021 tarihi itibarıyla şahısların sahip olduğu dolar mevduatı 147 milyar dolar dedik. Dolar sadece şahıslarda yok, şirketlerde de var. Onlarda da 31 Aralık 2021 tarihi itibarıyla var bir 90 milyar dolar. Toplam dolar mevduatı miktarı 237 milyar dolar. Kur korumalı mevduat çıktıktan sonra zaten döviz rezervleri azalmamış ama belirtmekte fayda var: toplam döviz mevduatı 237 milyar dolar, açılan kur korumalı mevduat hesabı miktarı 6,6 milyar dolar yani mevcut dolar miktarına oranı %2,78. Görünen o ki kimsenin dolar bozdurduğu yok, kur korumalı mevduatı alanlar da zaten yatırımını TL ile yapanlar. Sonuç olarak anlayacağınız; ekonomist cumhurbaşkanımızın dahiyane fikri ile parası TL’de olan yatırımcıların parasını da dolara endeksli hale getirdik.
20 Aralık akşamı ve ardından gelişen süreçte mevzu sadece ucuza dolar satarak doları düşürme çabası ile kalmadı. 20 Aralık 2021’in ertesi günü piyasalar açılmadan sadece beş dakika önce Vadeli İşlem ve Opsiyon Piyasasında bir kural değişikliğine gidildi. Düşen doların önünü açmak için alt ve üst fiyat limitlerinde uygulanan %10’luk marj, alt limit için bir günlüğüne %80’e çıkarıldı. Bir gün önceki açıklamada kredi çekip paradan para kazananların alnını karışlarım tehdidi hayat bulmuş ve kazanç %10 ile sınırlanırken kayıplar için %80’lik bir koridor oluşturulmuştu. Özellikle kaldıraçlı işlem yapanlar için bu durum tam bir bubi tuzağı oldu, ki kaldıraçlı işlem yapanlar riski en çok seven yani bir kumarhanenin en seveceği tipte müşterilerdi. Oysa kumarhane sahibi onlara kallavi bir madik atıyordu.
Siyasi irade bu oyunculara ya benim dediğim şeye oynayacaksın ya da defolup gideceksin buradan dedi. Yani halkın anlayacağı şekilde ifade edersek; “ben hoca dersem elini eteğini öpeceksin, ben terörist dersem yüzüne tüküreceksin, tamam mı koçum bu kadar basit bu işler, sen gerisini düşünme.” dedi. Halk hoca demediğinde mülakatı geçemedi, terörist demediğinde de kendi terörist oldu hapse girdi. O yüzden onları terbiye etmek görece basitti ama sermaye sahiplerinin paralarını sadece iktidarın hoşuna gidecek argümanlara yatırtma işi bir o kadar zor. Dedik ya sıcak para bu, bugün burada yarın orada. Hem muhtaçsın adamlara hem de azarlayıp duruyorsun, tehdit ediyorsun, oyunun ortasında kural değiştirip mağdur ediyorsun. Olacak iş değil ama bu coğrafyada “olur, olur, bal gibi olur”.
Günümüzde insanların yaşadığı en büyük korku da mevduat hesaplarına devletin müdahale etmesi riski. Birazcık finans ile öpüşüp koklaşmış kimseler için bu olasılık, birkaç yıla kadar değerlendirmeye dahi alınmaz ve komik bulunurken şimdi ise herkeste “ulen acaba, yoksa, aman haa” ürkekliği hakim. Böyle bir durumun yaşanması demek; her 10 yılda bir yaşadığımız 2-3 yıllık kriz dönemlerinin çok daha fazlası demek. İnsanların bir daha sisteme güvenip paralarını bankaya yatırmaması ve ülkenin finansal sisteminin tam anlamıyla çökmesi ve o güven ortamı uzun yıllar sonunda sağlanana kadar yeniden inşa edilememesi demek.
Peki ne oldu da sermaye sahipleri bu aralar uykusuz geceler geçiriyorlar? Ülkemizin şu an çok ciddi miktarda bir döviz açığı var. Merkez bankası rezervlerindeki negatif durumdan tutun, dış borç ödemelerine, hatta BOTAŞ’ın doğalgaz için enerji ithal ettiği ülkelere yaptığı ödemelerde dahi yaşanan dolar kıtlığından dolayı piyasadan dolar alındığında dolar kurunun tansiyonu yükseliyor.
Ülkeye dolar lazım. Yabancı yatırımcının talep ettiği güven iklimini sağlamıyorsun o gelmiyor, turizm desen pandemi var, pandemi olmasa kavgalı olmadığın ülke yok. Ne kalıyor geriye; gel bakalım yurdum insanı.
İktidarın vatandaşın dolarına ilk müdahalesi de ihracatçılar üzerinden geldi. İhracatçının yurt dışına mal satarak elde ettiği dövizin %25’ini işlem günündeki kur üzerinden Merkez Bankasına satması zorunlu hale getirildi. Doğrudan doğruya bir mevduata müdahale denilemez fakat ürkütücü mü? Şu puslu vadide tek güvencesi biriktirip bankaya koyduğu parası olan halk için, evet ürkütücü.
Şimdi gelelim bu kur korumalı mevduat hesabının detaylarına ve kumarhane sahibinin kumar masasına oturuşuna.
İlk mesele vade meselesi. Bu ürünün vadesi 3 ay, 6 ay ve 1 yıl şeklinde. Türkiye gibi bırakın önümüzdeki ayı ertesi günün akıbetinin belirsiz olduğu yerlerde kimse parasını 3 ay, 6 ay, 1 yıl gibi vadelerle parasını bağlamaz. Ülkedeki ortalama vadeli mevduat vadesi 38 gün. Peki diyelim ki dolarınız vardı, iktidara güvendiniz ve bozdurup kur korumalı mevduat hesabı açtırdınız fakat vade dolmadan paraya ihtiyacınız oldu ve paranızı çekmek istediniz; normal şartlarda vadeli hesaplarda vade sonunu beklemeden paranızı çekerseniz, kaybedeceğiniz tek şey faiz getirisi olur. Oysa burada hesabı erken bozdurduğunuz günkü kur, hesabın açılış tarihindeki kurdan düşükse aradaki farkı da ödemekle yükümlüsünüz. Ava giderken avlanmak böyle bir şey sanırım. Şu ülkede son 90 gününüze bakın ve önümüzdeki 90 günde cebimdeki paraya ihtiyacım olmaz diyorsanız buyurun bankalar sizi bekliyor kur korumalı mevduat hesabı için.
Bir de kur korumalı mevduatın faiz oranına bakalım. Yönetmeliğe göre faiz oranı politika faiz oranından düşük olamıyor, politika faiz oranının 300 baz puan fazlasından da fazla olamıyor. Yani güncel politika faizi ile kur korumalı mevduatın faiz marjı 14-17 bandında. Aynı dönemde aynı bankalara gidip anam babam usulü vadeli mevduat hesabına paranızı yatırdığınızda alacağınız faiz getirisi ise 32 günlük vadede %21. Kur korumalı mevduatın diğer vadeli mevduat hesaplarından farkı stopajının %0 olması. Diğer mevduat hesaplarında getiri üzerinden devlete %5 vergi veriyorken, bu üründe kârınızdan devlet vergi almıyor.
Şimdiye kadar anlattıklarım bu ürünün yatırımcı açısından durumunu özetliyordu. Şimdi ise gelelim ülke ekonomisi yani hepimiz için olan etkisine.
İktidarın düşüncesi şu ki; dolardaki hareketlilik geçici ve ben işleri en geç 3 aya kadar yoluna koyarım. Hatta gözlerinden etrafa ışıltı yayan Hazine Bakanına göre enflasyon birkaç ay içinde tek haneye düşecek. “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” derler. Lafa bakarsak dolar 3 lira olunca, 5 lira olunca, 7 lira olunca, 10 lira olunca dolar alanlar pişman olacaktı; Temmuz’dan sonra ekonomi öyle bir şahlanacaktı ki Almanya’sı da Amerika’sı da görecekti bunu. Peki icraatta ne oldu? Ak Parti iktidarının ilk 10 yılında dolar 1’in küsüratında dolaşırken, son 10 yılda dolar 1 küsürden 18 küsüre geldi. Bunu kim yaptı? İçişleri Bakanı’nın defalarca bağırarak tekrar ettiği gibi hikayenin sonunda devlet büyüklerimiz “Bize yaptıran Allah’tır” der ve işin içinden çıkar mı bilinmez ama bu kumarı kazanamazsa bedelini halkın ödeyeceği açık. Zaten iktidarların aldığı kötü kararların bedelini daima toplum öder fakat bu kez kararın bedelini manevi anlamda değil maddi anlamda yatırımcıya kuruşu kuruşuna ödeyecek.
Basit bir hesaplama yapalım. Bu kur korumalı mevduata yatırılan 92 milyar TL anam babam usulü 3 aylık vadeli hesaba yatırıldığında banka 3 ayın sonunda vergisi de düşüldüğünde yaklaşık 4,6 milyar lira ödeme yapar. Şimdi de bu paranın kur korumalı mevduata bu ürünün piyasaya sürüldüğü ilk günden yatırıldığını düşünelim. Evet bu paranın tamamı ilk gün yatırılmadı ama teknik olarak bu risk göze alındığı için hesaplamamızı bu şekilde yapalım. 22 Aralık tarihinde açıklanan dolar kuru 12,34’tü. Faizi %17’den bağlayabiliyorduk maksimum. Bize bankanın ödemesi gereken para 3 ayın sonunda 3,9 milyar TL. Buna karşın yazının yayım tarihi olan 9 Ocak 2022 itibarıyla güncel kurun 13,75 olduğu dikkate alındığında devletin karşılayacağı tutar 10,5-3,9=6,6 Milyar TL. Parayı 3 ay kullanarak üzerinden para kazanan bankanın ödediği bedel 3,9 milyar TL, iktidarın oynadığı kur kumarından dolayı henüz daha 18 günlük kur artışına göre Merkez Bankasının ödeyeceği fatura 6,6 milyar TL. Net zarar. Yani bu kumarın bedeli henüz 18. gününde Çanakkale’ye yapılan 1915 Çanakkale Köprüsü kadar. Ne olacak canım ekonomist cumhurbaşkanımızın oynadığı kumar ile bir köprü parasını 18 günde kaybettiysek; o köprüyü de yandaş müteahhite verdik zaten ve 16 yıl boyunca dolar bazlı garanti geçiş ücreti ile de işletecek; ne var yahu bir köprü parasını cumhurbaşkanının kumarına verdiysek; 16 yılda müteahhitin kârını da karşılayacak şekilde taksitle öderiz. Biz evlatlarına miras olarak dolara endeksli geçiş taahhüdü bırakan aziz bir neslin evlatlarıyız. Ne mutlu!
Peki bu garanti edilen bedel için bir bütçe hazırlandı mı? Hazinenin böyle bir bütçesi var mı? Ödemeyi kim yapacak? Merkez Bankası. Yani bir bütçe de söz konusu değil. Eğer bu hikayenin sonunda hikayenin başladığı nokta olan 12,34’ün üzerinde bir dolar kuru mevcut olursa; bunu karşılamak için Merkez Bankası para basacak. Bollaşan her şeyin olduğu gibi liranın da değeri düşecek, hiper enflasyonu iliklerimize kadar hissedeceğiz. Teknik olarak cebinizden para çıkmayacak ama cebinizdeki paranın değeri düşürülerek reelde fakirliğin çaresizliğini giderek daha yakından hissederken, parasını dolara ve dolara endeksli argümanlara yatıranlar ise “parasına el konulmazsa” giderek zenginleşecek. Bu açıdan bakınca Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Murat Zaman’ın “dua edin de tutsun bu kur korumalı mevduat” açıklaması çok yerinde. Çünkü tek çare dua etmek bu saatten sonra.
Tüm bunlar olurken halkın gözünde pahalılığın sorumlusu kim peki? Tabi ki de marketler. Dolar 18’den 14’e düşünce indirim yapmayan marketler. Oysa maaşını dolar ile almayanları doların artışı ne ilgilendirirdi ki ama düşüşü ilgilendiriyor sanırım ki indirim yapmayan marketler terörist oluyor. Oysa devlet gibi olacaksın dolar artarken de, inerken de; akaryakıta, doğalgaza, elektriğe, sigaraya, içkiye zam yapacaksın ki kıymetin bilinsin, omuzlarda taşınasın, ne yaparsan yap halkın en kıymetlisi olasın.
Bu pazarlık da bu kadar, herkese bu kumar masasında bol şans. Şeytanınız bol olsun.
Eğer yazıyı beğendiyseniz;
Yeni yazılardan haberdar olabilmek için siteye ücretsiz üye olabilir ya da sosyal medya hesaplarını takip edebilirsiniz,
Yazılardan daha fazla kişinin haberdar olmasını isterseniz de, yazıyı aşağıdaki logolar vasıtasıyla whatsapp/telegram gruplarında ve sosyal medya uygulamalarında paylaşabilirsiniz.
Her zaman farkında kalabilmek ümidiyle.
Comments