top of page
  • Yazarın fotoğrafıEkonomi

Günahları ve Sevapları ile Kripto Paralar

Güncelleme tarihi: 19 Ara 2021

Şimdilik sadece beni tanıyan insanlardan oluşsa da, yazdıklarımı okuyanların beğenisi elbette keyif verici. Beğeniler ile birlikte, şunu da yazsana şeklindeki tavsiyeler beni yazmaya teşvik etmenin dışında okuyucunun da bilgilenmesi ve bakış açısı kazanması bakımından bir ihtiyacı giderdiğini gösteriyor ki, kazan-kazan ilişkimizde her şeyin yolunda olduğunun ispatı.


Bu haftaki konumuz kripto varlıklar. Bir dostum kripto varlıklara ilişkin bakış açımı merak etmişti, o yüzden bu konuyu yazmamı istedi. Kripto varlıklar hakkındaki görüşlerimi bilen başka bir dostum ise bu konudaki fikirlerimden dolayı gelecekte utanacağım için bunları ilerde bana nanik yaparken işine yaraması için yazıya döküp tarihin tozlu sayfalarına not düşmem gerektiğini söyledi. O yüzden bu yazı öncelikle bu iki dost, sonra da vakit ayırıp okuyanlar için.


Kripto varlıklar; üretimi, alımı, satımı gibi işlemleri güvenceye almak için kriptografi yani şifreleme kullanan, herhangi bir merkezi otoriteye bağlı olmayan geleneksel paraya alternatif olarak üretilmiş dijital varlıklardır. Peki bir merkez yoksa bu parayı kim üretiyor, kim transfer ediyor. Cevap: ben, sen, o, biz, siz, onlar.


Kripto varlıklara ilişkin işlemler madencilik olarak adlandırılan işlemleri gerçekleştiren bilgisayarlarca her bir işlem için birden çok bilgisayarda kayıt oluşturarak sağlanıyor. Yani siz bu paradan satın aldığınızda sadece sizin bilgisayarınızda değil bu bilgi kripto varlık madenciliği yapan diğer bilgisayarlarda da kaydediliyor ve sistem her defasında bu veriyi kontrol ederek kim ne kadar para üretti, ne kadar aldı, ne kadar sattı bunun teyidini yaparak asayişi sağlıyor. Bu sayede de, merkezi bir yönetime ihtiyaç duymadan, var olan kullanıcıların mevcut veriyi birbirleri ile zincir oluşturarak paylaşması ile çarklar dönüyor.


Nasıl kağıt mendil deyince akla selpak geliyorsa, büfeden kağıt mendil değil de selpak istiyorsak aslında kripto varlık deyince de akla ilk bitcoin geliyor. Çünkü 2020 verilerine göre kripto varlık alımlarının %97’si bitcoin üzerinden gerçekleşmiş. Zaten bitcoin dışındaki kripto varlıklara alt coin deniliyor. Yani alternatif coin. Esas oğlan bitcoin yani diğerleri onun taklitleri.


2009’da Satoshi Nakamoto tarafından oluşturulan Bitcoin, ilk kripto varlık. Satoshi Nakamoto ise bir kişi değil bir takma ad. Yani meşhur bitcoinin tasarımcısının kim olduğu belli değil. Belki bir kişi, belki bir grup artık hayal gücünüze kalmış. Tahminlere göre şu an Satoshi Nakamoto her kimse elinde 1 milyon adet bitcoin var. Ama garip biçimde 2011 yılından beri hiçbir işlem yapmamış. Ne bir alım ne de bir satım.


Bu durumda tabi ki çeşitli spekülasyonlara neden oluyor. Bu süreçte Satoshi Nakamoto olduğu iddia edilen kişiler; 2012 yılında uyuşturucu, silah kaçakçılığı ve cinayete kadar çeşitli suçlardan hapse giren kripto uzmanı Paul Calder Le Roux’dan tutun, 2011 yılında hayatını kaybeden kripto uzmanı Len Sassaman’a, oradan da adı gerçekten de Satoshi Nakamoto olan Japon bir fizikçiye kadar uzandı. Malın sahibi ortaya çıkmayınca sahiplenenler de oldu tabi, Avusturalyalı iş adamı Craig Steven Wright bir süre ben bitcoinin mucidiyim diyerek prim yaptı. Kim olduğu bilinmez fakat 10 yıldan beri hiçbir işlem yapmaması elbette şüphe uyandırıcı.


Bitcoin, kurgusu gereği toplamda 21 milyon adet üretilebilecek. Bitcoinlerin %88’i çıkarılmış durumda. Ama kalan %12 için bitcoin madenciliği en az 100 yıl daha sürecek. Çünkü algoritması gereği her dört yılda bir madencilik işleminin ödülü olarak verilen bitcoin yarıya düşürülüyor. Yani işlemler artıyor ve daha çok işlem için daha yüksek performanslı işlemciler ve bununla bağlantılı yüksek enerji gerekiyorken üretilen bitcoin yani verilen bitcoin ödülü düşüyor. Bu da şunu akıllara getiriyor gelecekte bitcoin madenciliğinin maliyeti elde edilen bitcoinlerin gelirinden yüksek olduğunda ve insanlar bu işi bıraktıklarında bitcoin transferi nasıl gerçekleşecek? Şunu anlıyoruz ki mevcut protokolü ile bitcoin, hayatını sürdürebilmesi için değerli olmak zorunda. Bitcoin’in değeri üretim maliyetinin altına düştüğünde bunu kamu kararına üstlenecek bir merkez bankası ya da onun benzeri kurum olmadığı için sistem bir noktada iflas edecektir.


Enerji demişken, bitcoin üretimi için yüksek işlem gücüne sahip işlemciler, ekran kartları gerekiyor. Tabi ki bunlar için de enerji. Bitcoin üretimi için bilgisayarlar tarafından bir yılda harcanan enerji, 2020 yılında Türkiye'nin yıllık enerji tüketiminin %40'ını aştı. Eğer bitcoin üreticileri bir ülke olsaydı, dünyanın en fazla elektrik tüketen 30. ülkesi olacaklardı. Mevcut haliyle bile dünyada enerji tüketimini yükseltirken gelecekte nasıl bir boyutta enerjiye mal olacağı ve bunun dünyaya bedeli muamma.


Bu arada bitcoinlerin %88’i çıkarıldı desek de bunların tamamı dolaşımda değil. Bitcoinlerin %15’inden fazlası kayıp çünkü sahiplerinin bunlara erişimi yok. Bunun sebebi, kullanıcıların fiyat olarak bu seviyelere gelmeden önce önemsemedikleri bitcoinleri güvenli ve dikkatli bir şekilde saklamamaları. Bitcoin yüklü harddiskleri bozulunca çöpe atanlar, yıllar önce maddi değeri neredeyse yok denecek kadar azken ciddi miktarda bitcoin alıp sonra bu yatırımını unutan ve nerede nasıl sakladığını hatırlamayan insanlar şimdi büyük bunalımlarda.


Kripto varlıkları doğru ve güvenli bir şekilde muhafaza etmenin önemi büyük. Hele ki son bir haftada Türkiye’de şalterleri indiren üç firmadan sonra. Kripto varlık alanların bunları saklamak için iki seçeneği var. Birincisi kripto varlıkları bir dijital varlık işlem platformunda saklayabilirsiniz ya da kişisel dijital cüzdanınıza göndererek özel anahtarıyla birlikte saklayabilirsiniz.


Son dönemde ülkemizde yaşanan aracı kurumların batışı ve insanların paralarının buhar olması da kripto varlıklara ilişkin yasal mevzuatın bu varlıkları satın alacak kişileri koruyacak boyutta henüz düzenlenmemiş olmasından kaynaklı. Ha tabi bir de açgözlü ile üçkağıtçı iyi anlaşırlarmış. Onun da etkisi var. Reklamlarında lüks arabaların önünde Türkiye’nin en güzel kadınlarına poz verdiren, çekilişle Porsche dağıtan, iflas etmeden 3 gün önce varlıklarını %30 indirimli satan firma tam da kısa yoldan köşeyi dönüp lüks içinde yaşama hayali kuran kitleye göre değil mi? Zaten mağdurların da ilk beyanı açgözlülüğümüze yenildik şeklinde değil miydi?


Bizde yasal düzenleme zaten kafaya taş düştükten sonra gelir hep. Kadınlar öldürülür, Adalet Bakanı çıkar bununla ilgili yasa çıkaracağız der. Haber değeri taşıyacak sayının üzerinde asker şehit olur, Savunma Bakanı çıkar terörü bitireceğiz der. Ponzi yöntemiyle binlerce kişi dolandırılır, Gümrük ve Ticaret Bakanı çıkar bu tip olayların önüne geçmek için yasa çıkaracağız der. Futbolda kan gövdeyi götürür, Gençlik ve Spor Bakanı çıkar sporda şiddeti önlemeye ilişkin yasa çıkaracağız der. Ülkede rekor ölümler ve sokağa çıkma yasakları uygulanırken parti kongrelerinde insanlar otobüslerle şehirlerden şehirlere taşınır, Sağlık Bakanı çıkar bunları konuşmanın kimseye faydası yok der. Biliyorum sonuncusu biraz alakasız oldu ama yazının başında da dediğim gibi bu yazı biraz da tarihe not düşmek için yazıldığı için gelecekte açıp okurken bu olayı da hatırlayalım istedim.


Şimdi dönelim tekrar bitcoine. Peki bitcoin neden tekrar moda oldu? 2009’da çıktı. 2018’de 20.000 dolara geldiğinde gündem oldu. İki yıllık bir istirahatten sonra 2020 yılı sonlarında sansasyonel bir artış ile artık her kesimden birilerinin çevresinde var oldu.


Peki ne oldu da 2020 yılında Bitcoin coştu gitti diye soracak olursanız önümüze nev’i şahsına munhasır bir kişilik çıkıyor. Elon Musk. Dünyanın en zengin ikincisi kişisi. Öyle bir kripto varlık destekçisi ki önce 1,5 milyar dolarlık bitcoin aldığını söyledi yetmedi sonrasında da bitcoin ile Tesla satacağını ve elde edilen bitcoinleri satmayacağını açıkladı.


Elon Musk elbette genç yaşında dünyanın en zenginleri arasına adını yazdırdığı için yüzyılın başarı hikayesi ama peşinden gidilebilecek güvenilir bir isim mi? Emin olmak zor.


2017 yılı Eylül ayı Elon Musk katıldığı bir radyo programında esrar içiyor. Yasal olarak bu durum başına bir dert açmadı çünkü bulunduğu eyalette esrar içmek serbestti. Buna karşın ertesi günü Tesla hisseleri %9 değer kaybetti. Yani Elon Musk’ın peşine takılıyorsanız heyecan seviyorsunuz demektir.


Elon Musk’un bir diğer çıkışı da, “Bir simülasyonda yaşamıyor olma ihtimalimiz milyarda bir” idi. Elon Musk’a göre hepimiz bir simülasyondaki bilgisayar karakteriyiz. Şimdi dönüp şunu sorun kendinize. Attığı bir twit ile alt coinleri onlarca katı değere ulaştıran Elon Musk, belki kendi yaratmadığı ama kitleleri arkasından taşıdığı dijital varlık piyasasından bir gün çıkıp size tavan fiyattan eldeki coinlerini sattığında “Ey aç gözlü insanlar, deney bitti. Açgözlülüğünüzle; hep artıyor, yarın da artar, sonsuza dek artar diyerek şimdi elinizde olan puldan daha değersiz şeyleri aldınız. Geçmiş olsun.” Dese kızabilir misiniz? Ben kızmam. Adam inandığı simülasyonda bir deney yaptı der, saygı duyarım.


Peki ortada bir değer yokken fiyatı bu kadar anlamsız artan şeyler tarihte hiç mi yoktu? Olmaz mı hiç.


O halde 17. yüzyıla gidelim. Lale, Osmanlı’dan Avrupa’da yayılmaya başlamasıyla, özellikle Hollanda’da büyük ilgi görür. Lüks bir eşya ve statü göstergesi haline gelen lale, birçok farklı renk ve çeşitte dikilmeye başlar. Çizgili ve desenli laleler üretilmeye başlanır. Laleye olan talep arttıkça, profesyonel yetiştiriciler desenli laleler için lale soğanlarına daha fazla para ödemeye başlarlar. 1634 yılında Fransa’dan gelen taleple birlikte piyasaya spekülatörler girmeye başlar. Spekülasyonların artmasıyla birlikte artan fiyatlardan dolayı birçok kişinin zengin olduğu dilden dile yayılır ve herkes lale dükkanlarına koşar. Lale tutkusu sanki sonsuza kadar devam edecekmiş gibi davranan insanlar, dünyanın her yerinden Hollanda’ya gelerek ne fiyat istenirse verip bu lale soğanlarını satın alırlar. Daha sonrasında sadece desenli laleler değil bütün lalelerin fiyatı öyle bir artmaya başlar ki 1636 yılı Kasım ayına gelindiğinde desenli bir lale soğanının fiyatı bir işçinin 10 yıllık maaşına denk gelir. 1637 yılının Şubat ayında ise lale soğanı fiyatları aniden düşer ve bu akılalmaz fiyatlama başladığı noktaya geri döner.


Ne kadar tanıdık değil mi? En zengininden, en yoksuluna, değer artışı sonsuza dek sürecekmiş inancı ile açgözlü ve zengin olma hayali ile yanıp tutuşan insanların reaksiyonları. Bir şeyi alırken iktisadi açıdan en önemli husus onu kaça satabileceğiniz meselesidir. Siz parasını verip bir şeyi satın alabilirsiniz. İşin en kolay tarafı bu. Peki satmak istediğinizde başkaları sizin sattığınız şeyi neden alsın? Hatta sizin ödediğinizden daha fazla para vermeye neden razı olsunlar ki siz bu alışverişten kâr edebilesiniz? Eğer bu sorulara cevabınız, siz bunları alırken sizinle birlikte alan bu kadar insanın aptal olamayacağı ise tebrikler artık siz de potansiyel bir avsınız.


Kripto varlıklara ilişkin bir diğer husus da paranın bir otorite tarafınca denetlenmiyor olması sebebiyle para transferindeki denetimsiz alan. Mevcut geleneksel bankacılık sistemi içerisinde sizin bir banka hesabında olağan dışı işlem gerçekleştirmeniz durumunda bu husus yetkili kurumlar tarafından incelenir ve yasa dışı olup olmadığı denetlenir. Kripto varlıklarda ise böyle bir merkezi otorite olmadığı için para bir kuş kadar özgür. İstediği yere uçabiliyor. Bu haliyle de en çok ilgiyi paranın kirli tarafını tutanlardan görüyor.


Peki kripto varlıklar nasıl bir ihtiyaçtan doğdu? Hakkında bu kadar kötülemeden sonra şimdi biraz da kripto paraların felsefesine girelim. Bitcoin için merkezi bir yönetime sahip değil dedik ama kurgusu onu dünyadaki rotası en belirli para birimi yapıyor. Çünkü en başından belli, 21 milyon adet üretilebilecek. Arkasında koca koca merkez bankalarının bulunduğu geleneksel paraların ise ne zaman ne kadar üretileceğine dair hiçbir netlik söz konusu değil.


2008 yılında yaşanan global ekonomik krizin ardından dünyanın en güçlü merkez bankası FED (Amerikan Merkez Bankası) 200 yıllık Amerikan tarihinde basılmış doların 4 katını bastı. Faizleri sıfırlayan Amerika Birleşik Devletleri batmış şirketleri kurtarmak ve finansal sisteminin çökmemesi için piyasaya bedava para sürdü. Ekonomide temel kural şudur: Bir şey ne kadar azsa o kadar kıymetli, ne kadar bolsa da o kadar kıymetsizdir. 200 yılda Amerikanın kurulmasını ve süper güç olmasını sağlayan paranın 4 katı 2008 krizi sonrası batan firmaları kurtarmak için basıldı. Bu durum elbette enflasyon yaratacak ve doların değerini düşürecekti. Bunun için FED 0-0,25 olan faizleri 2016 yılında arttırmaya başlayarak bastığı paraları yavaş yavaş piyasadan geri çekerek imha etmeye başlamıştı ki, gerek piyasaların henüz buna hazır olmaması gerekse de pandemi sebebiyle faiz arttırımı kararı 2019’tan itibaren yerini faiz indirimine bıraktı ve para imha eden FED tekrar para basmaya başladı. 2020 yılında basılan toplam para ise Amerikan tarihinde basılan paranın %22’sini oluşturmakta.


Yani tabloyu özetlersek öyle bir finansal düzen var ki artık sökükleri dikmek için yapılan yamalardan pantolonun kendisi görünmüyor. Yama yetişmiyor sökükleri dikmeye fakat hala pantolon sorgulanmıyor. Örnek vermek gerekirse; FED 1913 yılında kuruldu. 1913 yılını baz alırsak 1913 yılında 1 doların satın alma gücü 2021 yılında 26,25 dolara eşit. Kümülatif enflasyon %2.525 Dolar böyle iken lirayı hesaplayıp hiç canları sıkmayalım.


Arif’in Manchester’a attığı golü ararken yine nerelere geldik. Konumuza dönecek olursak, geleneksel paralarda hal böyle iken siz, basiretsiz banka ve şirketlerin kendi hataları ve devletlerin gerekli denetimi gerçekleştirmemeleri sonucu gerçekleşen iflasların önüne geçmek için para basılarak elinizdeki paranın değerinin düşürülmesine neden olan bir düzende, ne olacağı belli olmayan paraları almak ister misiniz? Rasyonel hareket ediyorsanız almamalısınız.

Kripto varlıkların felsefesinde ve değerlenmesinde de bu mantık var. Finansal aktörler artık o kadar güvenilmez görülüyor ki, bir günde %20 inip çıkabilen bir varlık ilginç bir şekilde güvenli liman olarak görülebiliyor. Bu kadar spekülatif hareketlerin olduğu bir piyasanın güvenli liman olarak değerlendirilmeye başlandığı bir ekonomik ortamdan bahsediyoruz. Finans tarihi açısından gelecekte dönüp dolaşılıp incelenecek bir dönemden geçtiğimiz aşikar.


Toparlayacak olursak; kripto varlıklar teknolojik bir yenilik, bilişim teknolojisi sayesinde işlemlere ilişkin kayıtların tek bir yer yerine milyonlarca bilgisayarla tutulduğu, para hareketlerini anlık olarak gerçekleştirebilen ve kurgusu en baştan belirlenebilen ve arzı kısıtlanabilen varlıklar.


Şimdi karşı tarafa geçelim. Mevcut haliyle ise kripto varlıklar kara para aklamadan tutun da dilediğiniz yasa dışı işleme imkan sağlayabilen bir yapı. Pablo Escobar yaşasaydı sanırım dünyadaki en büyük icat olarak kripto varlıkları kabul ederdi. Bu icat sayesinde uyuşturucu ticaretinden elde ettiği paraları ne toprağın altına gömmek zorunda kalırdı ne de bir yerden bir yere taşımayı kendine dert edinirdi. Bu sebeple kripto varlıklara yasal bir düzenleme geldiğinde paranın pis tarafını tutanların mekanı boşaltacağı düşünüldüğünde işlem hacminde ciddi bir düşüş, fiyatlarda aşağı yönlü hareket ise kaçınılmaz görünüyor.


Her ne kadar her geçen gün artan bir hacme ulaşsa da henüz manipüle edilemeyecek derecede bir büyüklüğe ulaşmamış olması nedeniyle tek bir kişinin hareketleri ile bile coşabilen ya da çökebilen bir piyasa. Siz bir alt coin aldınız, ertesi günü büyük bir yatırımcı o coinden çıktığında elleriniz bomboş kalabilir, yüreğinizde bir sızı hissedebilirsiniz. Mevcut haliyle özellikle alt coinlere yatırım yapıyorsanız bilin ki evde oturduğunuz yerden Kıbrıs’taki bir kumarhanenin göbeğindesiniz. Bu bilinçte olursanız ve yatırdığınız parayı o kumarhanede kaybetme olasılığını kabullenirseniz sıkıntı yok. Ama bir koyup üç aldıktan sonra 100 koyup 300 almayı beklerseniz orada da son dönemde kripto varlıklar dolasıyla artan intihar haberlerini incelemenizi öneririm.

Yine çok uzattık, bitirelim. Yasal regülasyonları nihai şeklini almış, arz edilecek miktarı netleştirilmiş, devlet güvencesine ve denetimine kavuşmuş ve her alanda kabul gören kripto paralar üretildiğinde elbet şimdi taşıdığımız paradan daha güvenilir olacaktır ve şahsen benim de tercihim olur. Çünkü çoğaltılarak değersizleştirilme riski bulunmayan bir varlık olur. O durumda da bu kripto paralar şimdiki gibi katlanıp zengin etmeyi değil enflasyonist ortamda sahip olunan varlığın erimemesini sağlamayı taahhüt eder, güven verir, huzura kavuşturur. Olması gerektiği gibi.


Mevcut haliyle kripto varlık sahibi olmak ise çığırtkanı bol olmakla birlikte direksiyonunda kimin oturduğu belli olmayan, camları siyah filmlerle kapatılmış, içine binince nereye gittiği ve nereye çarpacağı içinde kimlerin olduğu belli olmayan ve yolda kalmaması için de giderek hızlanması gereken bir dolmuş gibi. Bu dolmuş her an polisten ceza yiyebilir, trafikten men edilebilir, bir ağaca çarpıp durabilir ya da en kötüsü şarampole yuvarlanabilir. Benden söylemesi.

 

Eğer yazıyı beğendiyseniz;


Yeni yazılardan haberdar olabilmek için siteye ücretsiz üye olabilir ya da sosyal medya hesaplarını takip edebilirsiniz,

Yazılardan daha fazla kişinin haberdar olmasını isterseniz de, yazıyı aşağıdaki logolar vasıtasıyla whatsapp/telegram gruplarında ve sosyal medya uygulamalarında paylaşabilirsiniz.


Her zaman farkında kalabilmek ümidiyle.


Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page