Son günlerin en sıkıntılı mevzusu. Değinmeden olmaz. Gelin bir bakalım. Nedir bu 128 Milyar mevzusu? Böyle bir para var mıydı? Vardı da şimdi yoksa, o zaman nerede?
Öncelikle Merkez Bankası rezervi nedir ve neden rezerv tutar sorusuna yanıt arayalım. Tanım için konunun merkezine, Merkez Bankasına bağlanalım. Merkez Bankasının web sitesinde rezerv yönetimi başlığı altında aşağıdaki hususlar ifade edilmiş.
Uluslararası rezervler; ülkelerin para otoriteleri tarafından kontrol edilen, kullanıma hazır, birbirlerine çevrilebilme özelliği bulunan ve uluslararası ödeme aracı olarak kabul edilen varlıklardır.
Uluslararası rezerv olarak sayılan varlıklar şunlardır:
Konvertibl (birbirlerine dönüştürülebilir) döviz varlıkları,
Uluslararası standartta altın,
Diğer (Özel Çekme Hakları ve Uluslararası Para Fonu Rezerv Pozisyonu).
Türkiye’deki altın ve döviz rezervlerini saklamak ve yönetmekle görevli olan kurum, Merkez Bankasıdır.
Merkez Bankası, aşağıdaki amaçlar doğrultusunda ülkemizdeki rezervleri saklı tutar:
Para ve kur politikalarına olan güveni sağlamak ve bu politikaları desteklemek,
Hazinenin yabancı para iç ve dış borç ödemelerini gerçekleştirmek için gerekli olan dövizi hazır bulundurmak,
Ülkemizin ekonomisini yurt içi veya yurt dışında oluşabilecek ani finansal değişimlere karşı dayanıklı hale getirmek,
Uluslararası piyasalarda ülke ekonomisine duyulan güveni artırmak.
Merkez bankalarının kasasında bulunması gereken minimum miktara ilişkin ise IMF tarafından belirtilen ve genel kabul gören görüşe göre, merkez bankası rezervinin ülkenin son 3 aylık ithalat tutarından fazla olması tavsiye ediliyor. IMF’nin bu kriterine göre Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası rezervlerinin en az 59 milyar 768 milyon dolar olması gerekiyor.
Peki bu rezerv nasıl hesaplanır bir de ona bakalım. Rezerv hesabı tek bir kalemden ibaret değil. Hepsinden bahsedelim biz de o halde. İlk hedef brüt rezerv yani Merkez Bankasının elindeki rezervlerin toplamını ifade eden tutar. Bunun içerisinde bankaların Merkez Bankasında tutmak zorunda oldukları karşılıklar ve diğer yükümlülükler de var. Yani kasadaki tüm para Merkez Bankasına ait değil. Kasadaki tutara brüt rezerv dedik. Peki net rezerv neymiş bir de ona bakalım. O da kasadaki paradan yükümlülüklerimizi düştükten sonra ulaştığımız rakamı ifade ediyor. Yüksekliği ve düşüklüğü bizi asıl enterese eden şey net döviz rezervi yani. Cebinde 100 lirası olup 200 lira borcu olan adamdansa borcu olmayıp cebinde 20 lirası olanı tercih edecek kadar rasyonelseniz tabi ki.
Önce bir brüt döviz rezervini bir inceleyelim. En son açıklanan brüt döviz rezervi 9.04.2021 tarihine ait. Tam 49 milyar 377 milyon dolar. Ama kümülatif olarak ne durumdayız bunu görmek için net döviz rezervine bakmak şart. Aynı tarih itibarıyla net rezervimiz ise -1 milyar 396 milyon dolar.
2016 yılına kadar rezervleri öğrenmek için bu hesap yeterliydi ama 2016 yılından sonra iktidar döviz bulmak için swap enstrümanını da kullanmaya başladı. O yüzden bu kalemi de rezervlerden düşmek zorundayız. Swap nedir diye kurcalarsak, aslında bir takas işlemi. Merkez Bankasının mevcut rezervlerinin bir kısmı da swap anlaşmalarından oluşuyor. Bu anlaşmalar kapsamında Merkez Bankası bankalardan veya yabancı ülkelerin merkez bankalarından döviz alarak, karşılığında TL veriyor. Swap işlemleri vadeli işlemler, yani vadesi dolduğunda anlaşılan tutar üzerinden aldığımız döviz iade edilerek yerine Türk lirasını geri alacağız. Swap işlemleri sonucu, 09.04.2021 tarihi itibarıyla açık pozisyonumuz 59 milyar 137 milyon dolar. Yani bu takas işlemindeki zararımız.
Swap anlaşmaları sonucu kasamızda olan ve vadesi dolduğunda iade edecek olduğumuz tutarı da net döviz rezervlerinden çıkardığımızda ulaştığımız sonuç ise -60 milyar 533 milyon dolar.
Muhalefetin iddiası özellikle 2019 yılındaki 31 Mart seçimlerinden önce mart ayından başlayarak son 2 yılda 128 Milyar Dolar rezervin azaldığı şeklinde. Biz işimizi sağlama alalım 2019 yılının ilk üç ayını da dahil edelim ve 2018 yılı sonu itibarıyla hesaplamamızı yapalım.
Swap hariç net rezervlere baktığımızda 2018 yılı sonunda 28,4 milyar dolar olan değerin bugün -60,5 milyar dolar olduğunu görmekteyiz. Yani belirtilen dönem için kayıp 128 milyar dolar değil 89 milyar dolar. Bu tabi dolar ve altın rezervlerinin birlikte değerlendirildiği toplam rezerv için geçerli. Muhalefetin 128 milyar rakamını nasıl hesaplandığına dair somut bir izah yok. Tahminlere göre ya da yapılan hesaplamalara göre şeklinde bir açıklama var genel itibarıyla. Olasıdır ki, 128 milyar hesaplanırken sadece döviz dikkate alınıyor. Bu ciddi bir hata. Çünkü döviz yerine rezervinizi altın olarak tuttuğunuzda rezervi erimiş kabul edemezsiniz, şekil değiştiriyor sadece. O yüzden 128 milyar dolar nerede sorusu yanlış. O kısmı bir netleştirelim. 2018 yılından günümüze eriyen rezerv brütte 3,6 milyar, nette 31,6 milyar, ödünç aldığımız swapları düştüğümüzde ise 88,9 milyar dolar. Hadi yuvarlayalım 89 diyelim. O halde şimdi doğru soruyu sorarak ilerleyelim. Nerede bu 89 milyar dolar?
Türkiye 20. yüzyıldan aldığı enkazı önce Kemal Derviş’in programı, ardından da Ak Partinin sıkı mali politikaları ile temizledi. 2001 krizi sonrası bankacılık sisteminin katı kurallara tabi tutulması sonucu 2008 global ekonomik krizini gerçekten de teğet geçirerek atlattı. Ardından paranın dünyada bedava olduğu sıfır faiz döneminde, verdiği görece yüksek faiz ile sıcak parayı kendine çekip yazı yaşadı. Sonbahar geldiğinde ise, elmanın önce şekeri bitti, ardından kendisi. Eski Hazine ve Maliye Bakanımızın dediği gibi “Herkesin dilinden düşürmediği; yapısal reformlar, yapısal reformlar… Neymiş bu yapısal reformlar?” sorusunun cevabını bulup hayata geçiremediğimiz için ne enflasyon %5’e inebildi ne de dünyada sıfır faiz hüküm sürerken biz faizi istediğimiz seviyelere indirebildik. Faiz görece düştüğünde ise parayı üretime değil inşaata gömdüğümüz için de istihdam yaratamadık ve işsizliği de istediğimiz seviyelere çekemedik.
Mevsim yazken saz çalıp oynayan ağustos böceğinin kış mevsimindeki çaresizliğini iliklerimize kadar hissettiğimizde ise suçlu dış mihraklar oldu. Oynanan oyunlara karşı daima safları sıklaştırın, suçu kendimizde değil diğerlerinde arayın görüşü de hakim olunca yandı gülüm keten helvam.
Enflasyon düşmedi, enflasyon düşmedikçe faizler düşmedi. Hatta artan enflasyon ile faizin de arttırılması gerekti ama piyasa zaten kötüydü faiz arttırmak demek piyasanın fişini çekmek demekti. Direnildi arttırılmadı, sonra enflasyondan düşük faiz verilince vatandaş parasını bankaya yatırır mı, yatırmadı. Gitti döviz aldı, döviz fırladı. Yabancı yatırımcı kaçtı. Kaçarken Türk lirası sattı dolarını aldı gitti. Kur iyice arttı. İmdaaat çıkış yok mu yahu!
Yazın saz çalan, saray yapan, yüksek ödeme garantili köprüler yaptıran, kanal projesi çizdiren, dış politikada bir koyup üç alacağım derken resmi rakamlara göre 3,5 milyon Suriyeliyi kucağında bulan ağustos böceği, kış geldiğinde çareyi kalan son mermilerini de havaya ateş açıp düşmanı korkutmak için kullandı. Ne mi yaptı?
“Şakkadanak bir 10 milyar satarım. Millet şaşırınca bi 10 daha. Yetmedi bi 10 daha satınca zaten çil yavrusu gibi dağılırlar” dedi. Yazının başında da söylediğimiz gibi rezervlerin bir amacı da kurdaki anlık şoklara karşı kullanılarak piyasanın huzurunu kaçırmamak. Anlık şok dedik dikkat ettiyseniz, öyle Çanakkale Geçilmez mücadelesi vermek değil. Kısa vadeli çözüm yani.
Biz ne yapmışız, anlamak için Dolar/TL grafiğine bir dönelim. 2019 yılını 5’li rakamlarda geçiren dolar, pandeminin de etkisiyle önce 6, ardından da 7’yi geçti gidiyor. Sonra ne olduysa oldu 2020 Mayıs ortasından başladı 2020 Temmuz sonuna kadar dolar kuru 6,85! Pandeminin fabrikaları kapattığı, ortalığın yangın yerine döndüğü ama doların gram oynamadığı bir 2,5 ay. Bu dönem ne mi oldu?
Masal bu ya, araba piyasasında X marka araba var. Arabaya o kadar talep var ki her gün fiyatı artıyor. Ama insanlar X marka arabaya o kadar inanmış ki artsa bile basıyor parayı alıyor. X marka araba ilerde daha da lazım olacak fiyatı daha da artacak diye düşünüyorlar. Sonra bir galerici çıkıyor. Bu araba böyle gözde olur da sürekli artarsa ben başka araba satıp iş yapamam. Ne yapıp edip bu arabanın fiyakasını bozmam lazım deyip elinde X marka arabadan ne kadar varsa satılığa çıkartıyor. Fiyat sabit. 6,85! Gelene 6,85 gidene 6,85! Arabanın fiyatı bir süre 6,85’te kalıyor. Kimse zam yapamıyor. Bizim galerici 6.85’ten tezgahı kurdu. Ama unuttuğu bir şey var bu galericinin. Galerici arabanın üreticisi değil, satıcısı, elindeki araba kısıtlı. Yanıldığı şey ise sürekli zamlanan arabayı zamsız satmaya başladığında arabanın bir süre sonra ucuzlayıp gözden düşeceği. Hikayenin sonunda ne mi oluyor? Galericinin elindeki arabalar bitiyor ve X marka arabalar tekrar piyasada zamlanmaya devam ediyor. Galerici ise şimdi değeri 8 olan arabaları 6,85’e sattığıyla kalıyor. Rivayet odur ki galericiye de bu fikri başkası vermiş. Hatta o kadar kendinden eminmiş ki bu fikri veren, araba bu fiyatlara gelmeden piyasada palazlanmaya başlayınca “X arabası 3’ü geçsin gelin yüzüme tükürün” dermiş. Vallahi ben söyleyenlerin yalancısıyım.
Sonu kötü biten masallardan gerçeklere dönelim şimdi.
Rezervler sadece bu yol ile tükenmedi tabi ki. Özel bankaların piyasa koşullarına göre belirlediği faizin çok altında oranlarla kamu bankaları aracılığıyla kredi muslukları açılarak piyasaya para boca edildi. Pandemi dolayısıyla duran piyasaları ve tabi ki iflas bayrağını sallamak üzere olan inşaat firmalarını kurtarabilmek için piyasa koşullarına göre bedavadan biraz daha pahalıya para aktarıldı.
Nihayetinde tabi ki de pandemi. Rezervlerin asıl biriktirilme amacı olan olağanüstü durumlarda müdahale durumuna uygun bir şekilde, iktidar kaynaklarının belirttiği üzere 60 milyar Türk Lirası da burada harcandı. Dolar karşılığı 7,5 milyar.
Peki 128 milyar dolar iddiası için iktidarın savunması ne şekilde?
Cumhurbaşkanı ile başlayalım. Cumhurbaşkanının bu konuda iki açıklaması var ilki 24.02.2021 tarihinde, “Bir süredir maruz kaldığımız ekonomik tuzaklarla mücadele ederken, salgın bahanesiyle yeni bir finansal dalgalanma oluşturmak isteyenlere, elimizdeki tüm araçları kullanarak fırsat vermedik. Kılıçdaroğlu’nun sürekli sorduğu dövizlerin önemli bir bölümü işte bu mücadelede kullanılmıştır. Bu sayede, kuru ve faizi çok yükseklere taşıyarak toplumsal kargaşa peşinde olanların oyunlarını da bozduk” şeklinde.
Diğeri ise 2 hafta sonra 10 Mart tarihinde: Tutturmuşlar 'Şu kadar para' nerede? O kadar para hepsi bu milletin hazinesinde ve Merkez Bankasında. Kaybolan bir şey yok. Eğer kayıp varsa, bunlar sizdedir.
Ak Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal ise "Her zaman ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ şiarıyla hareket ettik, etmeye de devam edeceğiz. ‘128 milyar TL nerede?' diye soranlara gelsin" diyerek 60.038.892.500 TL’lik pandemi desteğinin detaylarını twitter’da paylaştı. 128 milyar doları, 128 milyar tl olarak yazan Mahir Ünal twitini silip daha sonra aynı tabloyu miktar belirtmeden paylaştı. Paylaştığı tabloda pandemi döneminde yapıldığı ifade edilen 60 milyon Türk Lirası yardımın dolar karşılığı ise 7,5 milyardı.
Cumhurbaşkanı danışmanı Yiğit Bulut da “Türkiye 140 milyon dolar rezerv eritti'' diyenler cehalet içinde bunu söylüyor. Türkiye'nin hiçbir zaman 140 milyon dolar satılabilir rezervi olmadı Cumhuriyet tarihinde. Sattı diyenler brüt ve net rezerv arasındaki farkı bilmeyenler. Rezerv bütün dünya ülkelerinde pandemi döneminde eridi. Türkiye'de de yüzde 5 erime olmuştur mutlaka” diyerek kendini ifade etti.
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ ise bardağın dolu tarafına bakarak “128 milyar dolar kasada. Yani havaya mı uçtu? Gerçekten anlamakta zorlanıyor insan. 128 milyar doları havaya uçursanız nerede saklarsınız? Böyle bir soru olabilir mi? Bir şekilde bir slogan belirlemişler bunu soruyorlar. Yani, buharlaşma desen buharlaşamaz, bir yere koysan koyamazsın. Sonuç olarak bir kere şunu kabul etmiş oluyorlar. AK Parti, Merkez Bankasının dolar rezervini 128 milyar dolara kadar yükseltti” dedi.
Bir diğer Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli de “A) 128 milyar doların 36 milyar doları ile altın ithal edilmiştir ve bu altınlar Cumhuriyet Altını, bilezik ve benzeri yatırım aracı olarak Türk halkının evindedir. B) 75 milyar doları Türkiye'deki bankalarda gerçek ve tüzel kişilerin hesaplarında durmaktadır. C) Özel sektör 43 milyar dolarlık yurt dışına olan döviz borcunu ödemiş. D) Yabancı portföy yatırımcı 12 milyar dolar satın alarak yurt dışına çıkarmıştır. Tekrar hatırlatalım Merkez Bankası doğrudan ve dolaylı tüm döviz satışlarını piyasa fiyatından gerçekleştirmiştir. Ucuza dolar satıldı iddiası kocaman bir yalandır” diye açıkladı süreci.
Tam bir Allah’ını seven defansa gelsin durumu sanırım bu. Herkes kendi dili döndüğünce paranın nerede olduğunu anlatmaya çalışmış. Ama söylenenlerin hiçbirinin ortak kümesi yok. Yani hem onunki doğru hem de bununki doğru diyeceğimiz söylemler yok. Kimi pandemi döneminde harcandı demiş, kimi kasada duruyor demiş, kimi zaten hiç olmadı demiş, kimi ise bizde yok vatandaşın hesabında demiş. İktidar bu sorunun cevabını çoktan seçmeli veriyor. Hangisi mantıklı geliyorsa ona inandırabilirsiniz kendinizi yani.
Rezerv konusu çok önemli bir mevzu. 128 milyar konusunda verilen rakam ve bu para yandaşlara peşkeş çekildi bakış açısı yanlış. Buna karşın yapısal reformlar ile üreten, hukuk temelli ve öngörülebilir bir Türkiye inşa etmek yerine israf ekonomisi ile ortalığın yangın yerine dönmesi ve yangına da büyük yanlışlarla müdahale edilmesi sonucu yıllarca gıdım gıdım biriktirilen rezervlerin iki yılda heba olması ise kafaların kuma gömülmesi ile saklanılacak bir durum değil. Bu sebeple bunun siyasal iktidara sorulması kadar normal bir şey yok.
Türkiye'nin kısa vadeli dış borcu 141 milyar dolar. Anlamı şu, bir yıl içinde ödenmesi gerekiyor. Para bulamazsak Merkez Bankasından döviz alıp ödenebilirdi ama şu an rezervlerin bırakın bunu karşılamasını, rezervlerin kendisinin negatiften sıfıra getirilmesi bile bu konjonktürde çok ama çok zor. Pandemi sebebiyle geçen yıl olduğu gibi bu yıl da turizm gelirlerinden yararlanamayacağımız ortada. Mevcut koşullar ülkeyi o kadar kırılgan ve riskli bir hale getiriyor ki.
Son kurşununu da atmış, borcunu ödeyemediği durumda başvurabileceği bir kötü gün parası bile kalmamış birine borç verir misiniz? Vermezsiniz sanırım. Türkiye de döviz bulma konusunda aynı sıkıntıyı yaşıyor. Bulduğu borçlar da mevcut riskleri sebebiyle yüksek faiz içeren borçlar. Mevcut haliyle Türkiye bankalarda kredibilitesi olmayan ve dükkanını döndürmek için tefeciden para arayan bir tüccardan farksız. Allah yardımcımız olsun. Sanırım bu noktadan sonra da ondan başka yardım edecek birisi yok.
Eğer yazıyı beğendiyseniz;
Yeni yazılardan haberdar olabilmek için siteye ücretsiz üye olabilir ya da sosyal medya hesaplarını takip edebilirsiniz,
Yazılardan daha fazla kişinin haberdar olmasını isterseniz de, yazıyı aşağıdaki logolar vasıtasıyla whatsapp/telegram gruplarında ve sosyal medya uygulamalarında paylaşabilirsiniz.
Her zaman farkında kalabilmek ümidiyle.
Comments