Müstahak. Çoğu kişi bu kelimeyi müstehak olarak yanlış yazar. Yanlış yazmak mesele değil, doğrusu öğrenilir ve olması gerektiği gibi yazılır. Amma velakin, bu kelimeyi yanlış adamları suçlamak için kullanırsan; işte o zaman alman gereken ders, nasıl yazacağın değil mevzuyu nasıl okuyacağınla ilgili olur.
Seçim öncesi iktidara sallayıp durduk bu satırlarda. Seçimi de Erdoğan bilmem kaçıncı kez kazanınca, zannetmeyin ki bu müstahakkın sonu Aziz Nesin’e, "halk cahil kardeşim bir kere, biz ne yapalım"a, makarnaya, kömüre çıkar. Yaşadığımız seçim sürecinden sonra kimlere neler müstahak, teker teker sıralayayım da bir bak.
Yahu bundan sadece iki ay önce Ak Parti’nin oyu % 30’lara, MHP’nin oyu % 7’lere düşmüştü. Ufak tefek cumhur ittifakı unsurlarını da eklediğinizde ortaya çıkan % 40'a karşı, % 60’lık bir bloğun Erdoğan’a, artık yeter dediği çok netti. Tek yapılması gereken; bu % 60’ı bir arada tutmak, kızdırmamak ve birazcık da gönlünü hoş etmekti. Peki nerelerde, hangi yanlışlar yapıldı da filmin sonu böyle bitti?
Cumhurbaşkanı adayının neden kendisi olmaması gerektiğini neredeyse Kemal Bey’e yalvararak anlattığım "Bay Kemal" adlı yazımı isteyen bulsun okusun blogumdan. Kendisinin adaylığı stand-uplara bile konu oldu ama kendisi bu sevdadan bir türlü vazgeçmedi.
Gerek birinci turdan gerekse de iki turdan sonra bol bol, CHP'nin, Ak Parti'nin ayrıldığı ve Ak Parti'den ayrılma partiler tarafından nasıl dolandırıldığı masalını herkesten dinleyip durdunuz. Kemal Kılıçdaroğlu'nun basiretsizliğinden tutun da, iş bilmezliğine kadar her şey anlatıldı. Hesap çok basitti aslında. En küçük işletmede bile satışçı yaptığı satış kadar, getirdiği müşteri kadar pay alıyorken; umudu, hiçbir etkisi olmayan partilerde aramak, onlara hayalini dahi kuramayacakları sayıda milletvekillikleri vermek, bir de üzerine bu partilerin seçmenini onlarca yıldır düşman belledikleri partinin logosuna mühür basmaya zorlamak, neresinden bakarsan bak iyi niyetle açıklanamazdı.
Dedim ya bakkal işletsen bile şöyle dersin değil mi? Beyler hoş geldiniz. Sizden beklentim soframızı bereketlendirmeniz. Bir önceki seçimde şu ilde şu kadar, bu ilde bu kadar milletvekili çıkarmışız. Evet, iktidar; ekonomi, deprem falan yıprandı oylarımızın artması muhtemel ama hadi o oylar da size yazsın, şöyle yapalım: Ben şu ilde 5 milletvekili çıkarmışım. 6., 7., 8. sıralar sizlerin aslanlarım. Haydi göreyim sizi. Çıkın sahaya hak edin, kazanın! Hepsi sizin. Bunu beklersiniz değil mi?
Tabi ki de böyle olmadı. Kemal Bey CHP oylarını bol keseden muhafazakâr partilere peşkeş çekti. Erdoğan'ın bile balkon konuşmasında dalgasını geçtiği; “adam ülkeyi yönetmeye kalkıyor daha kendi partisinin oylarına dahi sahip çıkamıyor” tespiti kesinlikle ama kesinlikle kandırılmakla, iş bilmezlikle ya da saflıkla açıklanamaz. Aksine uyanıklığın, şark kurnazlığının dik alası var burada.
Kemal Bey'in pohpohlayıcısı Avrasya Araştırma Şirketi dışında hiçbir anket firmasının, aklın ve mantığın; yani hiç kimsenin işaret etmediği Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday gösterilmesi için elbet bazılarına bazı bedeller ödenmeliydi. Kemal Kılıçdaroğlu, Babala Tv'de neden aday oldunuz sorusuna "ben aday olmadım, masadaki liderler beni aday seçti" dedi. Kimdi bu liderler? Daha öncesinde; cumhurbaşkanı adayımız oy birliği ile seçilecek diye mutabakat imzalayan ama adayın belli olacağı toplantıda Meral Akşener'e biz beşimiz karar verdik, adayımız Kılıçdaroğlu istersen imzala bildiriyi, istemiyorsan da biz beşimiz çıkar adayımızı açıklarız diyen liderlerdi değil mi?
Tezgâha bakın tezgâha: Beyler şimdi siz bu oylarla ancak Konya'dan çıkarabileceğiniz tek milletvekilini hangimiz alacağız diye kapışırsınız aranızda. Hiç yorulmayın, size seçilmesi garanti 10-15 milletvekilliği. Partililerinizi dolduracak bir yer de lazımdır size şimdi. Hepinize birer bakanlık. Seçimden sonra ofisiniz nerede mi olacak? Sizi saraylarda yaşatacağım be olum! Hepinize benden birer Cumhurbaşkanı Yardımcılığı!
E tabi bedava peynir, fare kapanında. Bir karşılığı olacak elbet. Siz nasıl aslında size verdiklerimi hak etmiyorsanız, ben de bu vasıflarımda Cumhurbaşkanlığını hak etmiyorum. Siz de bana hakkım olmayanı vereceksiniz ki ticaretimiz dönsün. Ben son toplantıya kadar Meral'i oyalarım, siz de son toplantıda söz alır benim ne kadar fiyakalı bir abi olduğumdan bahsedersiniz, kabul eder evet derse ona da bir şeyler veririz, istemezse hain ilan ederiz, yine bir şekilde çözeriz işi.
E peki kazanamazsak bu seçime kurtuluş gözüyle bakan insanlara ne diyeceğiz? La bir şey olmaz, Erdoğan’dan kurtulmak istiyorlarsa eşşek gibi gelecek oyunu bana verecekler. Ha vermediler mi? Buluruz be oğlum bir hikaye. 2018’de Erdoğan ilk turda kazanıp Cumhurbaşkanı olduğunda çıkıp “bu seçimin tek bir kaybedeni var o da AKP!” dediğimde alkışlanmadım mı? Bu sefer zaten yirmiye yakın partinin adayıyım en kötü % 40'ı geçerim. Belki ilk turda bile kaybetmem. Zaten ikinci tura kalırsam çıkıp ulan hayatınızda ikinci tur mu gördünüz, size hayatınızın ilkleri yaşatıyorum yatın kalkın şükredin Erdoğan ilk kez bir seçimi ilk turda kazanamadı derim yine alkışlarlar, rahat olun biraz. Hem bizde işler şöyle yürür: Ben delegeyi seçerim, delege de beni. Seçimde kaybedince ben demokrat dede rolüne bürünürüm, partimin iradesine saygılıyım derim onlar da hak etmedikleri halde benim onlara bahşettiğim delegeliğin bedelini oyları ile öderler. Aynı sizin gibi.
Ne güzel hikaye değil mi sevgili okur? Hak etmeyenler hak etmediklerini elde edebilsin diye hak ettiğin hiçbir şeyi elde edemediğin bir yaşam sürmek nasıl bir duygu anlatsana biraz. Aşağıdaki yazı 21.11.2021 tarihli "Niyet Ettim Bir Koltuk Uğruna Siyasal İslamcı Olmaya!" adlı yazımdan.
Liyakatsizliği eleştirirken hani fırsatımız olsa iktidarı tükürüğümüzle boğarız ya seninle. İşte şimdi bu rezilliklere ses çıkarmazsak, işte asıl o zaman her şey müstahak bize.
Memleketteki sandıkların tamamına müşahit gönderemeyen, sistemi çöken, kendisine katkı sağlamayan partilere milletvekili dağıtarak kendi seçmenlerinin oyuna bile sahip çıkamayan bir yönetim ülkeyi yönetse nasıl bir Türkiye’de yaşardık hiçbir fikrim yok. İyi tarafından bakarsan en azından ülkeyi 20 yılı aşkın süredir yöneten Ak Parti’ye karşı bir bağışıklığımız var artık.
Bu arada bir ismi anmadan geçmek olmaz. Seçim gecesi çıkıp konuşmadı diye neredeyse siyasi kariyeri bitirilen Muharrem İnce, o gece için “CHP'nin bütün sistemi çökmüştü ve hiçbir veri yoktu, çıkıp ne diyecektim” demişti. Bu seçimlerde ise yine değişen bir şey olmadı, yine CHP'nin sistemi çöktü, yine yüzlerce sandığa CHP müşahit yollamadı. Bu sefer ise cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu yerine CHP'nin halkın gözünde en çok itibar gören belediye başkanları ekranların önüne atılıp Karagöz-Hacivat performansı ile halkın gözünde itibar suikastına uğratıldı. Güvenilirlikleri zedelendi, yalancı konumuna düştüler hatta seçimi manipüle etmekle suçlandılar. Bu ikili şimdiki akılları olsa çıkıp öndeyiz açıklaması yapar mı? Yapmaz. O halde o gece çıkıp öndeyiz diye yalan söylemedi ya da oylarımız çalındı diye ağlamadı diye suçlanan Muharrem İnce'den herkes bir özür dilesin bakalım.
Mansur Yavaş’ın elini kolunu sallaya sallaya kazanacağı bu seçim, Kemal Kılıçdaroğlu ile riske atıldıktan sonra bile kazanılabilirdi. Tüm dünyada ve ülkemizde milliyetçilik yükselen trend iken, HDP’nin ilk turda aday göstermeyip açıktan Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklemesinden tutun da, muhafazakar seçmenin kendisine yakın bulduğu hiçbir partinin seçime sokulmayıp CHP’ye oy vermeye zorlanmasına kadar, nisan ayının başında % 10’a kadar yükselen Muharrem İnce destekçilerinin dört bir koldan tüm CHP unsurlarıyla aşağılanıp küçümsenmesi neticesinde bu seçmenin küstürülmesini de hesaba katın. Erdoğan % 4 farkla kazandı görünebilir ama karşı taraftan bu tarafa kayacak sadece % 2'lik bir oy ile bambaşka bir sonuç edinilebilirdi. Küstürülmemiş Muharrem İnce seçmeninin yarısı kadar, CHP'ye oy vermeye elim gitmez deyip BBP veya Yeniden Refah'a atılan oy kadar, HDP açıkça destekliyor diye Kılıçdaroğlu’na oy atmayıp anketlerde % 7 alan MHP'yi % 10'a taşıyacak oy kadardı aradaki fark.
Anlayacağınız aşağıdaki skeçte de izleyeceğiniz üzere. Muhalefet acilen bir şey yapmalıydı yoksa iktidar kaybedecek ve sırf bu yüzden muhalefet de seçimi kazanacaktı. Ama muhalefet tüm kozlarını oynayarak yine kendisine kurulan bu iktidar tuzağını bozarak muhalefette kalmayı başarmıştı.
Peki o halde ne yapmalı?
Sayın muhalif seçmen; değişim şart bunda hemfikiriz. Değişimin gerekliliğini, seçimden sonra ekonominin başına Mehmet Şimşek’i getirerek ekonomi politikasını değiştiren iktidar bile anladı ama değişim olsun diye; 13 yıldır muhalefet partisinin başında bulunan, daha önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmaya cesaret dahi edememiş, 76 yaşındaki birine gönüllü ya da mecburi olarak oy veren bir sen ve ben anlamadık.
Bu seçim cumhuriyet tarihinin en kritik seçimi, kaybedersek beş yıldan daha fazlasını kaybedeceğiz diye birbirimizi sandığa hazırladığımız şu seçimi kaybedildikten sonra yaşananların sorumlularından hesap sormak yerine "abi ben artık siyaset konuşmak istemiyorum yaaa, lütfen yanımda konuşmayın bunları" diyorsan işte o zaman sana her şey müstahak güzel kardeşim.
Beş sene sonraki seçimde, “abi ben de biliyorum doğru aday bu değil ama ne yapalım oyları mı bölelim, maceraya gerek yok, en çok oyu alan rakip bu işte gidip vericez oyumuzu” bataklığına düşmek istemiyorsan bu yazıyı okuduktan sonra hemen harekete geç. Eğer bu ülkenin kurtuluşunun CHP olduğunu düşünüyorsan, hemen CHP’nin internet sitesine gir ve CHP'ye üye ol. Üye toplantılarına katıl, gördüğün yanlışları söyle, kazan kaldır, inandığın lider kimse onun için sesini yükselt. Kemal Bey ise kurtarıcı adayın o zaman da bir sonraki seçimde 81 yaşında olacak liderinin dinamik kadrosu ol. Ha eğer CHP’nin bir inandırıcılığı kalmadıysa da yine pes etme git başka bir partiye üye ol, değer kat ve o partiyi iktidara en büyük alternatif yap. Hepsinden önemlisi bir daha asla oyunu istediğin adamı cahil diye hor görüp onu aptal diye aşağılama. Halk cahil olabilir ama kendisini hor görene oy verecek kadar aptal değil, unutma. O yüzden ilk önce kendine çeki düzen ver!
Bu seçimi Ak Parti’ye, sadece Erdoğan değil, partisinin ev ev gezen kadın kolları, teşkilatlanma denen şeyi erken yaşta öğrenip partisi için ömrü boyunca mücadele eden gençlik kolları kazandırdı. Bu insanlar depremzedelere yemek taşıdı, ev hanımlarını ikna etti, sokaklarda broşür dağıttı. Artık senin de bir şeyler yapıp taşın altına elini sokma zamanın geldi. Artık meyhane duvarında asılı fotoğrafına kadeh kaldırarak ya da geceyi İzmir Marşı söyleyerek Atatürk’ün hitap ettiği gençlik olamayacağını anla. Unuttuysan da bak işte sana yazılmış hitabe burada.
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı!
İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Eğer yazıyı beğendiyseniz;
Yeni yazılardan haberdar olabilmek için yazının en üstünde sağ köşesinde yer alan "Kaydol" sekmesinden siteye üye olabilir ya da aşağıdaki logolar vasıtasıyla sosyal medya hesaplarını takip etmeye başlayabilirsiniz.
Yazılardan daha fazla kişinin haberdar olmasını isterseniz de, yazıları whatsapp/telegram gruplarında ve sosyal medya uygulamalarında paylaşabilirsiniz.
Her zaman farkında kalabilmek ümidiyle.
yazınıza bir çok konuda hak veriyorum. sadece chp'nin ana muhalefetten bir adım ileri gidemeyeceğini söylemek istiyorum. kim aday olursa olsun %25 tavan oyudur çünkü. zaten atatürk'ün çizgisinden çıktığı da malum bir şey. herkese mavi boncuk dağıtarak bir yere gelemeyeceği bariz. bu zamana kadar hep chpye oy verdim, ama artık vermeyeceğim kim gelirse gelsin. çünkü muhalefeti hem aşamayacaklar hem de seviyorlar muhalefette olmayı açıkçası. keyifleri çok yerinde. alternatif bir parti lazım bu ülkeye.
sonunda chp’ye uye ol ile bitmesi cok komik ve naif olmus.
parti yapilari belli, chpye uye olmak Kilicdarogl’nu desteklemekle esdegerdir. Yapilacak sey yeni parti kurmak, kurulani desteklemektir. Memleket ve Zafer Partisi cok iyi alternatiflerdi ama paralari yok ama kadrolari henuz dolmamis vaziyette. Yapilmasi gereken bu partilere girmektir.
KK istifa etmesin, cunku ederse de Chp’deki guc odaklari gene dersim-hdp-artvin cetesi olacak. Chp sifirlanmadan bu kan emicilerden kurtulus yok. Yeni Ataturkcu partiler desteklenmeli. Oy bolunmeli ki duzelsin bazi seyler. Oy ve fikri destek chpye verirsen KK gider yeni KK gelir.