top of page
  • Yazarın fotoğrafıSerbest Kürsü

Ayağa Kalkmayan Fenerli Olsun!

Güncelleme tarihi: 5 Nis

Fenerbahçe Stadı dışındaki bütün statlarda eğer tribünleri coşturmak istiyorsanız yukarıdaki sloganı atar ve ortalığı ayağa kaldırırsınız. Peki bu nefretin kaynağı ne? Fenerbahçe; onu alt etmek isteyen rakiplerinin el ele verip onunla mücadele ettiği bir kulüp mü yoksa nefretten beslenen bir camia mı? Gelin sizinle bir yolculuğa çıkalım.

 

Önce güncelde ne oldu onunla başlayalım isterseniz. Ardından geçmişte yaşananları da gözler önüne sererek kanaatimizi oluşturur, ardından reçeteyi yazarız. Trabzonspor-Fenerbahçe maçının ardından yaşanan olaylarda birçok Fenerbahçeli futbolcunun ceza alma durumunun ortaya çıkmasının sonucunda Fenerbahçe camiası “ne cezası kardeşim canımızı kurtardık biz” iddiası ile yaşananlara tepki gösterirken, futbolcularına ceza verilmesi durumunda Süper Kupa Finaline çıkmamaktan tutun, ligden çekilmeye kadar bütün opsiyonları değerlendireceklerini ifade ettiler. O halde ilk olarak şu Trabzonspor-Fenerbahçe maçında neler yaşandı bir inceleyelim.

 

Olayların çıkış noktası için bu maçtan bir maç öncesine dönmek gerek. Bu maçtan bir hafta önce Fenerbahçe-Pendikspor maçında skor 1-1 iken ve maç bitmeye doğru yol almışken önce faul olduğu bile tartışmalı bir pozisyonda Pendikspor’a ikinci sarıdan kırmızı kart çıkıyor, ardından bununla da yetinmeyen maçın hakemi, Fenerbahçeli futbolcunun rakip ceza sahası dışında Pendiksporlu futbolcuya yaptığı faulün ardından Fenerbahçe lehine penaltı veriyor. Anlamadıysanız tekrar kritik yerlerini vurgulayayım. “Ceza sahası dışında”, “Fenerbahçeli futbolcunun Pendiksporlu futbolcuya yaptığı faul için”, “Fenerbahçe lehine penaltı veriyor”. Tüm bu yaşananlara rağmen, Fenerbahçe camiasının bayrak taşıyanı rolünü üstlenen Mert Hakan Yandaş sanki hakeme rağmen maçı kazanmışçasına golünü attıktan sonra rakip takım kulübesine doğru el kol hareketleri yapınca ise spor camiası Mert Hakan’a delikanlıysan haftaya Trabzon maçında da yapsana aynısını diye hodri meydan diyor.

 

Oyunun stresiyle böyle hareketler yaptım, yaptığım hareket bana ve kulübüme yakışmadı tarzı bir açıklamayı zaten kimse beklemiyordu Mert Hakan’dan, o da yapmadı zaten. Camiası da el kol hareketi yaptığı için ona çeki düzen vereceğine, sahada topunu oyna, ona buna bulaşma diyeceğine; biz Fenerbahçeyiz koçum kimseden korkumuz yok moduna girmişti bile. Hatta hafta içi oynanan Avrupa maçında sakatlanmasına ve Trabzonspor maçında oynamayacak olmasına rağmen Trabzon’a özellikle götürüldü Mert Hakan. Maçta da bütün Fenerbahçeli futbolcular, yedeğinden sahadaki futbolcusuna kadar Mert Hakan modundaydı zaten. Olta ile balık tutma hareketi yapanı mı ararsın yoksa tribünlere el hareketi çekeni mi? Fenerbahçeli futbolcular “biz canımızın istediğini, canımızın istediği yerde yaparız çünkü biz Fenerbahçeyiz” sendromunun hakkını sonuna kadar veriyordu.

 

Sahaya giren taraftarlar konusuna girmeden önce şunu söylemek gerek. Her maç oynandığı ligde bir risk derecesine göre kategorize edilir. Bir maçı UEFA Şampiyonlar Liginde de oynasanız, yerel ligde de oynasanız yüksek riskli olarak kategorize edilen maçlarda hakem atamasından tutun da maç organizasyonuna, güvenlik ekiplerinin sayısından ulaşım planına kadar bu maçlar diğer maçlardan ayrışır. Trabzonspor-Fenerbahçe maçları da Türkiye Süper Ligindeki en yüksek risk kategorisine sahip maçtır. Bu nedenledir ki, bu ligde her takım birbirinin sahasına seyirci götürebiliyorken bu maçlarda takımlar taraftarlarını deplasmana götüremez.

 

Şimdi maç böyle bir maç iken yani maç daha oynanmadan zaten yüksek riskli olarak kategorize edilmişken siz tribünleri aşağı indirmek için elinizden gelen her şeyi yaparsanız, elbet bir dakikadan sonra amacınıza ulaşırsınız. Bakın olay futbolcuların sahanın ortasında sevinmesi değil. Çünkü sezonun ilk yarısında da Trabzonspor, Fenerbahçe’nin sahasında kazandı ve sahanın ortasında sevinç gösterisi yaptı ama kameralara tribünlere nah işareti yapan futbolcuların görüntüsü yansımadı. Muhafazakâr bir mahallede gidip cami duvarına işerseniz ve mahalleliden dayak yerseniz bunu “çişim geldi ne yapayım yaa” diye açıklayamazsınız. Adama “oğlum salak mısın, uzayda mı yaşıyorsun, çok sıkıştıysan gidip yandaki binanın duvarına işeseydin ya derler” değil mi? Ama amacınız zaten mahalleliyi tahrik edip olay çıkarmaksa tam da doğru yere işemişsinizdir işte.

 

Türkiye’de de ilk kez seyirci sahaya girmedi bu arada. 12 Mayıs 2012 tarihli Fenerbahçe-Galatasaray maçında Galatasaray şampiyonluğunu Fenerbahçe’nin sahasında ilan edince maç sonunda Fenerbahçeli seyirciler sahaya daldı. 22 Eylül 2013 tarihli Beşiktaş-Galatasaray maçında ise Beşiktaş taraftarı maç oynandığı sırada sahayı bastı ve maç tatil edildi. Her iki maçta da ne oldu biliyor musunuz? Seyirciler sahaya adımını atar atmaz Galatasaraylı futbolcular kendilerini soyunma odalarına attılar.

 

Trabzon’da ise neler oldu bir bakalım. Sahaya ilk seyirci atladıktan sonra futbolcuları koruyan iki koruma olayı fark etti. İkisi de çok sakindi. Biri seyirciyi etkisiz hale getirmek için seyircinin üzerine giderken, diğeri futbolcuları soyunma odasına göndermek için onlara yöneldi. Tam o sırada ise neler yaşandı dersiniz? Zaten amacı seyirciyi aşağıya indirmek olan Fenerbahçeli futbolcular amaçlarına ulaştıktan sonra ise mal bulmuş mağribi gibi sahaya inen taraftara saldırmak için üzerine koştu. Sonrası ise yere düşürdükleri taraftarın kafasını tekmelemeden tut, uçan tekmeye, havada uçan yumruklara kadar giden uzun bir yol.

 

Peki ya nefsi müdafaa yok mu nefsi müdafaa? Evinize hırsız girdi diyelim. Yatak odasında size elinde silahla doğru yönelmiş bir hırsızı vurup öldürürseniz eyvallah durum nefsi müdafaa. Peki ya bir de o hırsızı salonda sırtından vurun bakalım, nasıl mahpus damında boncuktan kolye yapıyorsunuz görürsünüz. Fenerbahçe camiasının bu yaşanan olaylardaki nefsi müdafaa iddiası Türkiye’nin suç oranı en yüksek ilçesinde oturan ve evinin camına evimde ağırlığımca altınım var götü yiyen gelsin çalsın diye yazı asan ev sahibinin evine giren hırsızı yakalayıp salonda darp edip, yatak odasında hırsıza tecavüz edip banyoda hırsızın eşyalarını gasp ettikten sonra, balkona çıkıp hırsızı aşağı attıktan sonra, ben canımı kurtarmak için hırsız ile mücadele verdim masumum demesine benziyor.

 

Peki ya bu seyirci olaylarından veryansın edip ligden çekilme tehdidinde bulunan takımın sahasında benzer olaylar yaşanmadı mı? Hemen anlatalım. Yukarıda da bahsettiğim üzere 12 Mayıs 2012 tarihinde Galatasaray Fenerbahçe’nin sahasında şampiyon olduğunda önce seyircisi sahaya indi. Sahaya inen seyircilerin sahadan ayıklanmasının ardından ise bu sefer ligin son haftası olması sebebiyle kazanana verilmek için stada getirilen kupanın sahibine verilmesinin önüne geçilmesi için bu defa da sahanın ışıkları kapatıldı. Gazetecilerin flaşları eşliğinde alınan kupanın ardından ise Kadıköy sokaklarında Fenerbahçe taraftarları terör estirdi. Benzinlik önünde polis arabası devrilip ateşe verilirken olaylı maçın ardından Fenerbahçe’ye altı maç seyircisiz oynama cezası verildi.

 

Şimdilerde, Trabzonspor maçında yaşanan olaylar ortadayken maçın tamamlanması büyük skandal, ligden çekileceğiz, süper kupa finaline çıkmayacağız tehditleri ile Trabzon maçı sebebiyle oyuncularının alacağı cezayı pazarlık konusu yapmaya çalışan Fenerbahçe; 2012 yılında oynanan Fenerbahçe-Galatasaray maçını nasıl görüyor peki? Tabiidir ki polis arabası devirip yakan Fenerbahçe taraftarı masum hatta ne masumu yine kurban. Meğerse Fenerbahçeli seyirciler tam sahadaki futbolcuları alkışlıyorlarmış ama polisin sert müdahalesiyle önce sahaya girip koltukların havada uçuşmasına, basın mensuplarının kameralarının kırılmasına, ardından da polis arabasının yakılmasına sebep olmuşlar. Yani yine nefsi müdafaa var anlayacağınız.

 

Bu teorinin çıkışı ise maçtan birkaç yıl sonra o dönem görevli olan polis yöneticilerinin FETÖ’cü çıkması. O dönemin neredeyse emniyetteki bütün üst düzey yöneticileri FETÖ’den içeri atılmışken, Fenerbahçe fırsatı kaçırır mı? Elbette yine o dönemki polisler FETÖ’cüydü, bize tuzak kuruldu, biz masumuz hatta kader kurbanıyız diyerek çıktılar ortaya. Emniyet ve yargı bu kadar FETÖ elindeyken şu an hapishanede bulunan hangi kişinin hüküm giymesinde bir FETÖ’cü polisin, savcının, hâkimin eli yoktur? Yakalayan polis FETÖ’cü değilse, suçlayan savcı FETÖ’cüdür ya da yargılayan hâkim. Madem öyle her mahkûm ben FETÖ mağduruyum diye çıksın ortaya ya da söyle yapalım çıkaralım bir genel af salalım sokağa suçluları. Ne dersiniz?

 

Bir ihtimal daha var, şöyle yapalım. Bu FETÖ olaylarında miladı 17-25 Aralık’tan değil ezelden beriye çekelim ve Türkçe Olimpiyatlarına sponsor olanlarla tüm ananas sevenler derneği üyelerini terör örgütü üyeliğinden tutuklayalım. Var mısınız? Yoksunuz değil mi? O zaman her yıl 12 Mayıs’ta taraftarları avutmak için biz sahamızda şampiyonluğu vermedik FETÖ mağduruyuz diye paylaşım yapmaya devam. Hatta ajandaya yeni bir gün daha ekleyebilirsiniz artık. 17 Mart 2024’ün 17 Mart’ı. Tahrik ettiği seyircileri sahada darp edip ceza alınca da biz 2023-2024 şampiyonluğunu sahada kaybetmedik yine mağdur edildik diye yad edersiniz. Nasılsa bunu da satın alacak bolca taraftar mevcut bu camiada.

 

Taraftar demişken bir de taraftar kitlesini analiz edelim isterseniz. Onu da biz yapmayalım. Bir video molası verelim, konuya dair tespiti narsist kişilik bozukluklarının konu edildiği programda sunuculuk yapan ve büyük ihtimal üzerine futbol topu fırlatsanız bomba diye eve kaçacak olan, o derece fanatizmden uzak bir kişi olan İlker Canikligil’den alalım. Uzun bir programın sadece bizi ilgilendiren bir kesitini paylaşacağım. 45 saniye izleyip yazıya kaldığınız yerden devam edin.



Ortaya çıkan tipik Fenerbahçeli prototipine ilişkin memnun kalmayanlar olduysa Cem Yılmaz’ın meslek gruplarına ilişkin yaptığı şakaya karşılık savunmasını kullanayım: Hepiniz böyle olmayabilirsiniz kardeşim ama hepinizi toplayınca ortaya bu çıkıyor!

 

Fenerbahçe asla yenilmez. Fenerbahçe asla geride kalmaz. Hele ki bir de Galatasaray’a. O halde kesinlikle bir şeyler vardır orada, aranıp bulunur mutlaka. Hemen bir örnekle açıklayayım. Şampiyonluk sayısında Galatasaray’a geçilene kadar şampiyonluk sayılarını herkes gibi 1959’da kurulan profesyonel liglere göre sayan Fenerbahçe yarışta geri kalınca tarihini hatırladı. Avukatlıkta şöyle bir söz vardır: Davayı kazanamasak bile uzatırız. Fenerbahçe’nin de bu meseledeki tavrı aynen bu şekilde. Kazanamıyorsam itibarsızlaştırırım. Yıldızsız maça çıkma mı dersin, yoksa tanınmayan amatör başarıların için hayalinde kazandığın yıldızları logoya monte edip bu şekilde işi sulandırma mı?

 

Hatırlar mısınız, Fenerbahçe’nin yıldızlı bir forması vardı. Beyaz zemin üzerine lacivert onlarca yıldız. Bu forma ne için piyasaya sürüldü biliyor musunuz? Beşiktaş’ın 1957-1959 döneminde ülkemizi Avrupa’da temsil ettiği için ben ulusal şampiyonum iddiası ile açtığı davayı kazanması nedeniyle iki şampiyonluk elde etmesini protesto etmek için. O zaman bu olayı protesto eden Fenerbahçe, şimdi 1959’dan önceki dönemde elde ettiği amatör başarıları için şampiyonluk isterken en büyük kozlarından biri olarak da Beşiktaş’ın sonradan sayılan bu şampiyonluklarını kullanıyor. Hatta Ali Koç’un Beşiktaş’ın bu şampiyonluklar için verdiği mücadele dolayısıyla Beşiktaş’ı kutladığı ifadeleri bile mevcut.

 

Bir de negatif bir durumu pozitife çevirip hatta efsaneleştirip pazarlamak var ki o konuda da akla ilk General Harington Kupası olayı geliyor ki şimdi değinmeden olmaz. Fenerbahçe’nin uğruna film çektirip bir zafer hikayesi olarak sunduğu şu kupa. General dediysek aklınıza Osmanlı paşası ya da Türkiye Cumhuriyet’inin kahraman bir askeri gelmesin. Anadolu topraklarını işgal için İstanbul’a gelmiş bir İngiliz generali, yani işgal komutanı. Konuyu çok uzatmayacağım. Döneme dair kısa kısa notlar vereyim, siz tabloyu oluşturun. Maçın oynandığı dönem Fenerbahçe’nin başkanı Ömer Faruk Efendi Vahdettin’in damadı, kendisi Cumhuriyet’in ilanı ile vatan topraklarından gönderiliyor, zaten bir önceki başkan Doktor Nazım Bey de 1926’da Atatürk’e suikast girişimi davasında idam ediliyor. Maçta Fenerbahçe’nin gollerini atan Zeki Rıza Sporel Kurtuluş Savaşına katılmayı reddedip Kuvayi Milliye karşıtı olarak kurulan Kuvayi İnzibatiye’ye katılıyor, asker kaçağı olduğu anlaşılan Zeki Rıza Sporel’e 1946 seçimlerinde kazandığı milletvekilliği mazbatası ise bu nedenle verilmiyor. Maçın oynandığı tarih olan 29 Haziran 1923 dikkate alındığında ise savaşın cephede bitmiş olduğunu, Lozan Barış görüşmelerinin yedinci ayının geride kaldığını görüyoruz. Anlaşılan hiç de Fenerbahçe sitesinde ilan edildiği gibi Fenerbahçe’nin bu galibiyeti Kurtuluş Savaşı mücadelesindeki halka moral olma niteliği taşımıyor; daha çok, işgal komutanını uğurlama merasimi niteliği taşıyor gibi.

 

Tarihteki bu sevimsiz olayları bastırmak için tam tersi bir kahramanlık hikayesi olarak efsaneleştirmek, yıldız rekabetinde geride kalınca olayı itibarsızlaştırmak, kendi sahasında şampiyonluk kaybedince Kadıköy’de terör estirip sonra her yıl o günü mağdur edebiyatı ile yad etmek, azılı Fenerbahçeli fanatik yorumcularının dahi bu sene oynanan 4-5 maç için Fenerbahçe hakem ile kazandı ifadelerine rağmen Fenerbahçe engelleniyor diye ligden çekilme kararı almak için genel kurulu toplamak. Fenerbahçe Cumhuriyeti diye bir kavram var ya hani. Hakikaten Fenerbahçe günümüzdeki bir devlet olsaydı eğer hangisi olurdu sizce? Çok da fazla düşünmeye gerek yok sanırım. Hem suçlu hem de oldukça güçlü bir devlet.

 

Peki ya camiadaki bütün evren Fener’e karşı düşüncesi. Peki ya gerçekten böyle mi?

 

TFF Bacağına bakalım ilk olarak.

 

Ülkemizde ilk var kayıtları ne zaman açıklandı? O güne kadar VAR konuşmaları hakemlerin yatak odası iken, aniden bir gün var kayıtları TFF tarafından açıklandı. Tahmin edin bakalım ne oldu da kayıtlar açıklandı? Tabi ki de Galatasaray lehine yapılan bir hata infial yaratmış ve TFF günah çıkarmak için ve aklınca sadece Galatasaray’a özel bir durum değil demek için de Beşiktaş’ın bir hafta önceki maçına dair VAR kayıtlarını açıklamıştı. Hem de bundan sonra asla bir daha VAR kayıtları açıklanmayacak şerhi ile. Ne güzel İstanbul değil mi? TFF tarihinde bir kez VAR kayıtları açıklayacak onda da GS ve BJK lehine çalınan düdükler konu edilecek. Ne güzel İstanbul be!

 

Merkez Hakem Kurulunda işler nasıl peki?

 

Tarihler 5 Mart 2024. Şansal Büyüka şöyle bir açıklama yapıyor. 12 tane VAR hakeminin 6'sı, bir kulüp tarafından ambargolu diye duydum. Duyduklarımın yanlış olma şansı yok" Bu açıklamayı yapan Şansal Büyüka Fenerbahçeli olunca bütün Fenerbahçeli spor yazarları ortalığı ayağa kaldırıyor. Açıklansın bu takım kimmiş bakalım, görelim diye. Sonra gerçekler ortaya çıkıyor ve istemediği hakemlerin kendi maçlarına atanmasını engelleyen takımın Fenerbahçe olduğu öğreniliyor. Hakemler isim isim ortaya dökülüyor, bazıları 6 aydır bazıları 1 yıldır hiç Fenerbahçe maçı yönetmemişler. Aksi durum rakip takıma olsa açıklama üzerine açıklama yayınlayacak Fenerbahçe yönetimi sessiz, kim bu takım ortaya çıkarılsın diye ortalığı yangın yerine çeviren spor medyası kaçaklarda.

 

Bu konuda bir de Anadolu takımlarından dakika skor bilgisi alalım.

 

Kasımpaşa takımı. 2020 yılında o dönem elindeki en golcü futbolcusunu Türk sporuna katkı sağlamak için Fenerbahçe’ye bedelsiz olarak hediye etmiş bir camia. Kendileri bu jestleri tepki çekmesin diye Galatasaray’a da yedek kalecilerini hediye etmişler Allah razı olsun. Peki bu Türk sporunun kanatsız meleği Kasımpaşa kulübü ligin ilk yarısında oynanan Kasımpaşa-Fenerbahçe maçında ne yapmış? Kasımpaşa tribünlerine Galatasaraylılar gelip Fenerbahçe’ye karşı Kasımpaşa’ya destek vermesinler diye o maçta Galatasaray passolig sahibi taraftarlara bilet satışına sistemsel engel koymuş. Ligin ikinci yarısındaki Kasımpaşa-Galatasaray maçında ise Kasımpaşa tribünlerinin kapısı sonuna kadar Fenerbahçe Passolig kartlı taraftarlara açmış. Ayrıca Fenerbahçe maçında stadın %30’ü deplasman seyircisine ayrılmışken, Galatasaray maçında bu oran %5’te kalmış.

 

Peki sadece Kasımpaşa mı bunu yapan? İstanbulspor Galatasaray ile oynadığı maçta Galatasaray seyircisine maç biletlerini 905 liraya satıp stadın yine %5’ini ayırırken, Fenerbahçe’ye uyguladığı tarife ise 407 lira ve stadın %36’sı. Benzer şekilde Gaziantepspor da Galatasaray’a kale arkası tribününün üst katını ayırırken, Fenerbahçe için kale arkası tribününün tamamını ayırmış.

 

Şimdi birde tüm kulüplerin bir araya geldiği Kulüpler Birliğinde durum nasıl ona bakalım.

 

Galatasaray aleyhine hata yapıldığında ve bu prosedür gereği hakem ceza aldığında Ali Koç’un peşine takılan 16 kulübün yaptığı açıklama şu şekilde:

 

“Her daim hakem hataları olmuştur ve bundan sonra da olacaktır, çünkü insanın var olduğu her yerde hata da işin bir parçasıdır. Bir camianın adalet değil ayrıcalık talebidir bu yaşananlar ve derhal bu hakeme verilen ceza kaldırılmalıdır, eğer kaldırılmazsa da toplanıp Türk Futbolunun adil yönetilmesi için ortak karar alırız.”

 

Peki ya işler kötüye gidince Ali Koç’un hakemler hakkında yaptığı açıklamalar:

 

“Bu adamlara nefes aldırmayın. Nerede görürseniz tepki gösterin. AVM'de görseniz tepki gösterin, fotoğraflarını çekin. İzmir, Urla'da bir kahvaltı fotoğrafı çekildi. Kim bunlar? Yok Erden Timur değil. İki hakem. Biri Cüneyt Çakır. Bu fotoğrafı koyuyorum. Bilin. Ensenizdeyiz. Fenerbahçeliler böyle davranın, nefes aldırmayın bu adamlara.”

 

“Bu sene işi sıkı tutacağız. İşi sıkı tutmada nedir? Fıtratımızda olmayıp başkalarının fıtratındaki şeyleri biz de yapacağız. Oradan artık nereye çekerseniz bu mesajı”

 

Tehdit ararsan tehdit, şike itirafı ararsan şike itirafı. Ama bunlara karşı kulüpler birliği üyelerinin tavrı ne mi? Ali Koç kulüpler birliği başkanlığından istifa edince, “sakın bizi bırakma başkan biz sensiz ne yaparız” feryatları. Açıklamayı yapan ise Fenerbahçe ile berabere kalıp Fenerbahçe’nin puan kaybına sebep olunca neredeyse özür dileyen, biz bir kere geldik gol attık Fenerbahçe o kadar pozisyona girdi golü atamadı, suç bizde mi yani diyen Samsunspor kulüp başkanı.

 

Neyse yaa soran olursa bütün kurumlar Fener’e düşman, Fener tek dersiniz canım ne olacak?

 

Bir de beka meselesi var tabi. Değinmeden olmaz. Tüm bu yaşananların ardından Ali Koç bir de Galatasaray’ı beka sorunu olarak tanımladı. Kendisinden dinleyelim:

 

"Son dönemde gündem dinamik, iddialar, iftiralar yoğun. Aslında bu toplantının öznesi rakibimiz olacak. Rakibimizin başkanından yöneticilerine düşürdükleri seviye artık mezbahayı aratmayan vaziyette. Galatasaray'ın Türk futbolcu için nasıl bir beka sorunu olduğunu anlatacağım. Galatasaray başkanı ve yöneticilerinin elde etmek istediklerini kazanmak için ne tür hayali senaryolar ürettiğini istatistiklerle göstereceğim. Kazanmak için her şey mübah anlayışının bu kulüp için kültür haline geldiğini paylaşacağım."

 

Yukarıda İlker Canikligil durumu yüklenmeci narsistlik ile ifade etti ama artık bu durum için şizofreni dışında bir tanımlama yapmak çok da mümkün gözükmüyor.

 

“Galatasaraylı yöneticiler seviyeyi mezbahaya düşürmüşken” (her ne demekse bu), “Galatasaray Türk futbolu için beka sorunu iken”, “kazanmak için her şey mubah anlayışı içerisindeyken” bakalım 05.11.2023 tarihinde yine bir toplantıda Fenerbahçeli bir dinleyici kitlesi görünce gaza gelen Ali Koç neler söylemiş. Önce Erden Timur’un taklidini yapan Ali Koç ardından şöyle bir cümle kuruyor. “Bak seni Selahattin Baki’ye veririm, sana ne yapar!” O halde bu kişiyi bir tanımak gerekiyor.

 

Peki kim bu Selahattin Baki? 2013-2018 yıllarında İngiliz kulüp Sheffield United’da Yönetim Kurulu üyeliği yapan, gençliğinde ise Fenerbahçe’nin Kill For You (Senin için öldürürüm) adlı taraftar grubunun üyesi olan Selahattin Baki şimdilerin ise Fenerbahçe Basın Sözcüsü. Kendisi 2013 yılında İngiltere’de holiganizm konulu belgeselde şu ifadeleri kullanmış:

 

“10 yıl önce üniversiteden arkadaşlarım vardı ve biz birbirini tanıyan iyi arkadaşlardık. Onlar Galatasaray taraftarlarıydı. Onları mükemmel bir şekilde görebiliyordum. Çünkü stadyumu ikiye bölüyorlardı. Ben meşalelerden birini yaktım ve doğrudan arkadaşımın üzerine attım. Onları yakabilirdim. Bir gözlerini kaybedebilirlerdi.”

 

Maharetlerini bu şekilde sıralayan Selahattin Baki, verdiği röportajda “bazen de bıçaklar konuşmaya başlardı” diyor. Siz bir oluşuma; bu bir kulüp de olsa, parti de olsa, dernek de olsa kimi basın sözcüsü yaparsınız? Kulübü en iyi ve doğru bir şekilde temsil edip sözleri ile ifade edeni değil mi? İşte Fenerbahçe Spor Kulübünün basın sözcüsü böyle bir adam. Bir önceki basın sözcüsü de Mahmut Uslu’ydu zaten. O isme hiç girmeyeyim. Zaten uzun yazıyoruz, o isme girersek yazı hiç bitmez. Her defasında geleni ve gideni görünce bundan sonraki basın sözcüsünün de Rambo Okan olacağını tahmin etmek çok da zor değil.

 

Şimdi gelelim ligden çekilme meselesine. Geçen yıl yine aynı konu gündeme geldiğinde bunlar saçma sapan şeyler, bana bunlarla gelmeyin diyen Ali Koç bu sene ligden çekilmek için genel kurulu topluyor. Bu sene nasıl bir sene mi? Artık Fenerbahçe lehine yapılan hakem hatalarını Fenerbahçeli yorumcuların bile kabul edip İsmail Kartal hakeme dua etsin şeklinde her maç sonu açıklama yaptıkları bir sene. Bu yorumcular nasıl mı yorumcular? Galatasaray maçında hakemlerin Galatasaray lehine karar verdiklerini düşündükleri bir pozisyon olduğunda hakeme “Galatasaraylı futbolcular karına sövseler buyur abi akşam ben getiriyim diyeceksin” diyecek kadar ahlaksız ve şuursuz yorumcular ama artık bu adamlar bile Fenerbahçe lehine yapılan hataları görmezden gelemeyecek duruma gelmişler. Böyle bir sezonda işte Fenerbahçe mağdur edebiyatı yapıp ligden çekilmek istiyor. Peki ya ilk kez mi?

 

İlk olarak 1995 yılında yayınlanan bir TV programının alt yazısında geçen “Fenerbahçe’nin ligden çekilmesiyle ilgili gelişmeler az sonra” yazısı ile kanıtlarına ulaşılan ve yapılacak arkeolojik araştırmalarla daha da eski döneme ait kalıntılarının bulunması sürpriz olmayacak bu ligden çekilme süreci, özellikle seçimlerden önce daha da bir filizlenip boy veriyor. Alın size 2014 yılından yine bir seçim öncesi, yine ligden çekilmeyi düşünen, yine engellenmiş, hor görülmüş mazlum Fenerbahçe’den bir enstantane. Kendisine bulaşmayalım dedim ama böyle bir yazıda ismini tekrar tekrar geçirmemek ne mümkün? Açıklamalar 28.02.2014 tarihinde dönemin Fenerbahçe Basın Sözcüsü Mahmut Uslu’dan geliyor:

 

“Fenerbahçe şu anda Türkiye'nin en önemli sivil toplum örgütüyüz. 30 Mart'ta seçim var diye fazla konuşmak istemiyorum. Fenerbahçe Kongre üyeleri kan ağlıyor. Dün akşam yapılan açıklamada bize yetki verilmiş. Elimizden geldiği kadar kulübü yönetmeye çalışıyoruz, bir taraftan da yönettirilmek istemiyoruz. Şampiyon olduğumuz zaman onur mücadelesi yapıyoruz. UEFA'ya gitmememiz için hala engellemeye çalışıyorlar. İki sene ceza verildi, üç sene ceza aldık. Sportif başarıdan vazgeçtim biz zaten tüzük için genel kurul hazırlığı içindeyiz. Ligden çekilme de dahil her türlü kararı alırız. Genel kurul yetkiyi verirse her şeyi yaparız. 30 Mart'ta seçim var diye konuşmuyorum. Seçimden sonra her şeyi yaparız. Hatta yakında fırınlara haber verecekler Fenerbahçe'ye ekmek vermeyin diyecekler. Takımımız kötü oynuyorsa bu bizim sorunumuzdur."

 

Aslında yapmaya zırt pırt yeltenip cesaret edemediklerini ve bu durumu ancak bir pazarlık konusu haline getirdiklerini maça çıkmayıp ligden çekilmeyi de eski bir Galatasaray başkanı Ünal Aysal hiçbir şeyin pazarlığı yapmadan yönetim kurulunu toplayarak aldığı kararla yapmıştı. 2014 yılında Galatasaray ve Fenerbahçe basketbolda finale kaldığında final serisinde Fenerbahçe’nin salonunda oynanan maçta olaylar çıkmış ve aynı seride Galatasaray’ın sahasında çıkan olaylara 2 maç seyircisiz oynama cezası veren Türkiye Basketbol Federasyonu olayı para cezası ile geçiştirmişti. Ayrıca final serisinin son maçına federasyon şike soruşturmasında tapeleri olan ve serinin ikinci maçında son saniyede verdiği hatalı kararla maçı Galatasaray’dan alıp Fenerbahçe’ye veren Recep Ankaralı’yı atamıştı. Bunun üzerine Galatasaray yönetimi de maça çıkmamıştı. Şimdi maça çıkmamayı dik bir duruş ve Fenerbahçelilik onurunun gereği olarak ifade edenler ise Galatasaray takımının maça çıkmaması üzerine Galatasaray benchinin üzerine pembe etek bırakmıştı.

 

Taraflı tarafsız herkesin basketbol adına Türkiye’deki en objektif kişilerden olduğunu kabul ettiği Kaan Kural’ın yaşananlar için yaptığı her ne kadar maça çıkmama kararı yanlış olsa da Galatasaray’ın isyanında haklı olduğu yorumuna ise Fenerbahçe cephesinden cevap eski yönetici Murat Özaydınlı’dan gelmişti. “Bundan böyle NBA dışında hiçbir kanalda görev alamayacaksın.” Yazı ceza hukuku kitabı gibi oldu değil mi? Tehdit, şike, şantaj, saldırı, meşru müdafaa. Birçok konuyu işledik. Neyse konumuz Fenerbahçe idi değil mi zaten.

 

Hadi toparlayalım artık. Toplumun çoğunluğunun yukarıda saydıklarım nedeni ile Fenerbahçe’den pek de hoşlanmadığı açık. Buna karşın Fenerbahçe camiasının organizasyon gücü ve tehditleri ile birçok kuruma korku verip elinde oyuncak ettiği de aşikâr. Bundan birkaç hafta önce Galatasaray’ın bu bataklıktan kurtulması için tek yapması gerekenin oluşturulması durumunda Avrupa Süper Ligi’ne katılması olduğunu ifade etmiştim. Galatasaray yönetimi tüm bu rezilliklere karşı sadece “Konsantrasyon” mottosu ile oyuncularını gaza getirmeye çalışırken yavuz hırsız da boş durmadı ve ev sahibini bastırmaya kalkmasına da şaşırmamak gerek.

 

Anlaşılan o ki, Türkiye gibi bir Ortadoğu coğrafyasında monşer edasıyla kulüp yöneten Galatasaray yönetimi bu yaraya merhem olmayacak. Bir kere “yaşanan bu rezilliklerin ardından bu ligi bitirtmeyiz ayağınızı denk alın” dendi sonra kırk kere özür dilendi. O süreçte de ne yönetim ne de camia Erden Timur’a sahip çıkmadı zaten.

 

Peki Galatasaray taraftarı olarak ne yapmalı? Gönül verdikleri camiayı beka sorunu olarak görenlere karşı öncelikle söylemek gerekir ki bu ılıkgötlülükten vazgeçilmeli. Evet Ali Bey Türkiye’nin en zengin ailesinin üyesi olabilir ve hiçbir güç onun bu saltanatını elinden alamayabilir ama eline bir mikrofon alıp canının her istediğini söyleyemeyeceğini de birilerinin ona ifade etmesi gerek. Bu nasıl mı olur? Çok zor değil; benzin alırken, kredi kartı alırken, salça alırken, araba kiralarken, tüp alırken, beyaz eşya alırken bazı markaları alışveriş listenizden çıkarın bakalım, neler oluyor görürüz. Merak etmeyin ya, aç ve açıkta kalmazsınız. O halde kapanışı da başlığa atıfta bulunarak yapalım. Tüm bu yaşanan ve söylenenlere karşı: Ayağa kalkmayan Fenerli olsun!

 

Eğer yazıyı beğendiyseniz;


Yeni yazılardan haberdar olabilmek için yazının en üstünde sağ köşesinde yer alan "Kaydol" sekmesinden siteye üye olabilir ya da aşağıdaki logolar vasıtasıyla sosyal medya hesaplarını takip etmeye başlayabilirsiniz.


Yazılardan daha fazla kişinin haberdar olmasını isterseniz de, yazıları whatsapp/telegram gruplarında ve sosyal medya uygulamalarında paylaşabilirsiniz.


Her zaman farkında kalabilmek ümidiyle.



13.263 görüntüleme7 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page