“Suriyeliler 101” ile ülkemize gelen yabancıların hukuki statüsünü ele alıp incelemiştik. Bugün ise sayılar, açıklamalar, izlenen politikalar ve bunların sonuçları çerçevesinde Suriyeliler mevzusunu irdeleyip kepimizi havaya atacağız.
Sayılar dedik, sayılarla başlayalım. Suriyelilere ilişkin veriler dönemsel olarak Göç İdaresi Başkanlığınca ilan edilmekte; biz de en güncel rakamları başlayalım yorumlamaya.
Geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı: 3.764.193. Bu sayının %53,8’i erkekler, %46,2’si ise kadınlar. Her ülkede olduğu gibi Suriye’de de kadın ve erkek nüfusu minimal farkları önemsemediğimizde eşit fakat nedense Suriye’den gelenler arasında erkekler daha fazla.
Türkiye’deki Suriyelilere ilişkin resmi kayıtlara göre dahi erkek nüfusu fazla iken; kayıt dışı halde ülkemizde bulunan nüfusun da çoğunluğunun erkek olduğu kabul edildiğinde; kayıtlı-kayıtsız Türkiye’deki toplam Suriyeli nüfusunda baskın bir erkek nüfusundan bahsedebiliriz. Bu açıdan bakıldığında Suriye’den gelenlerin korunma ihtiyacı olan kişiler olduğunu söylemek zor. Tablo bize eşlerini ülkelerinde terk edip maddi kazanç sağlamak adına ülkemize gelen ya da hayatını Suriye’de değil burda kurmak isteyen ciddi bir erkek nüfusunu işaret ediyor.
"Ne var yani erkekler %53,8’e %46,2 fazla ise, bu rakamlarla bu analiz biraz temelsiz kalıyor" diyorsanız peki o halde, bir de nüfusun yaş aralıklarına göre dağılımını inceleyelim.
19-39 yaş aralığına baktığımızda Suriyeliler arasında erkek oranının %57’e çıktığını görebiliyoruz. Türkiye’deki Suriyelilerin yaşları arttığında ise olması gerektiği gibi daha dengeli oranları hatta dünya genelindeki kadınların erkeklerden daha uzun yaşamasının sonucu, en yaşlı grupta kadın nüfusundaki fazlalığı dahi görebiliyoruz. Cinsiyet dağılımı konusunda anormallik sadece genç ve orta yaş nüfusunda. Bu da bize iki ihtimali ortaya çıkarıyor. Ya savaştan kaçan değil iş aramaya gelen ciddi bir Suriyeli erkek nüfusu var ya da Suriye 19-39 yaş aralığındaki kadınlar için daha güvenli bir yer ki erkekleri savaştan kaçarken kadınları Suriye’de kalıp ülkesi için mücadele veriyor.
Tabloya ilişkin bir diğer analiz noktası ise cinsiyet ayrımından bağımsız olarak Suriyeli sayısının yaş kategorisine göre dağılımı. İlk yorumumuzu 0-9 yaş grubuna yapalım. Bu yaş grubu Suriye’deki savaş başladıktan sonra dünyaya gelmiş. Suriyelilerin ülkemize akını 2012 yılında başlamış. Tabi ki 3.764.193 kişinin tamamı 2012 yılında gelmedi bu yüzden bu çocukların tamamı Türkiye’de doğmuş diyemeyiz. Türkiye’de doğan Suriyeli sayısına ilişkin net veri yok. Sadece 19 Eylül 2019’da İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye’de doğan Suriyeli bebek sayısının 450 bin civarında olduğunu söylemiş. 3 yıl önce 450 binlerde olan sayının bugün nerelerde olacağını herkes kendi kafasında resmetsin işte.
Aslında pek de bir önemi yok Suriyelilerin bebeklerinin Türkiye’de mi yoksa Suriye’de mi doğduğu. 0-9 yaş arası Türkiye’de yaşayan Suriyeli nüfusu 1.077.268. 10 yaş ve üzeri toplam nüfus ise 2.677.323. Anlayacağınız 2.677.323 kişilik nüfus, 9 yılda %40,2’lik bir artışla nüfusunu 3.754.591 yapmış. Ayrıca bu 9 yıllık süreçte; çocuk Suriye’de doğduysa tam olarak savaşın ortasında doğdu demektir. Eğer çocuk Türkiye’de doğduysa da annesi ve babasının dilini, huyunu, suyunu bilmediğiniz bir ülkeye gelmişken, yani gurbetin soğuk gecelerindeki çoğalma tutkusunun eseri. Bir de Suriyelilerin ülkeyi benimsedikten ve kendilerini buraya ait hissettikten sonraki performansına bakın bakalım. 9 yılda %40 artan nüfusun, bundan sonraki 9 yılda %50-60 artması kimseyi şaşırtmaz sanırım.
Ayrıca Türkiye’de yaşayan Suriyeliler arasında 60 yaş üstü nüfusun toplam nüfusa oranının sadece %3,4 olduğu göz önüne alındığında, ölüm sebebiyle azalacak bir nüfus yapısının da mevcut olmadığı aşikar. Yani Türkiye’de yaşayan Suriyeliler için ölmek yok, geri dönmek hiç yok, çoğalalım arkadaşlar laylalaylaylaylay!
Güncel veriye göre geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı 3.764.193 dedik fakat şüpheci okurlar kontrol ederlerse göreceklerdir ki yaşa göre dağılım tablosunda toplam sayı: 3.754.591. Çünkü yaşa göre Suriyeli sayısı en son 24 Mart 2022’deki veriye göre kategorize edilmiş, sonrasında Göç İdari Başkanlığı bu veriyi paylaşmaktan vazgeçmiş.
Tablonun işaret ettiklerinin ortaya çıkması elbette ki iktidarın hoşuna giden bir durum değil, o yüzden verinin artık paylaşılmıyor olması normal. Anormal olan bu verilere ve bu verilerin gizlenmesine tepki göstermeyen toplum ve bu topluma önderlik edebilecek bir muhalefetin ortada olmayışı. Gerçi daha bu ay enflasyon sepetindeki rakamlar bile açıklanmamaya başladı, kimin ne kadar sesi çıktı? "Kim takar Suriyelilerin nüfusunun yaşlarına göre dağılımını" diyecek olursanız, haklısınız ne diyeyim?
Suriye’de çatışmalar giderek azalıyorken ve savaş sebebiyle ölü sayısı en dip noktasındayken, her grup hakim olduğu topraklarda günlük hayatı düzene sokuyorken Suriyeliler geri dönmeye başladı mı diye merak ettiyseniz söyleyeyim. Ülkelerine dönen Suriyeli sayısını incelediğimizde toplam sayı 492.983. Bu rakam Suriye’de savaşın başladığı tarihten günümüze kadar Türkiye’ye gelmiş ve geri dönmüş kişileri ifade ediyor. Son 1,5 yılda geri dönenlerin sayısı sadece 73.943. Anlayacağınız dönecek olan çoktan dönmüş. Son 1,5 yılda geri dönenler bu kadar kısıtlı iken gelenler hala gidenlerden daha fazla. Yılbaşından bu yana Türkiye’deki Suriyeli nüfusu bırakın azalmayı 26.824 kişi artmış.
Ülkesine geri dönenlerin 19.336 tanesi de gönüllü olarak değil asayiş sorununa sebebiyet verdiği için sınır dışı edildiğinden ülkesine dönmüş. Sınır dışı edilen bu kişilerin hallaç pamuğuna dönen sınırlarımızdan tekrar girip kayıt dışı olarak yaşamaya devam ettiklerini bilmek için de alim olmaya gerek sanırım.
Peki Suriyeliler nerede yaşıyor diye merak ettiyseniz söyleyeyim; bu kişilerin sadece %1,3’i yani 50.351 kişi geçici barınma merkezlerinde yani sığınmacı kamplarında yaşıyor. Bu sayı 2018 başında 228.251, 2019 başında 143.558, 2020 başında 63.247, 2021 başında ise 58.752 imiş. Anlayacağınız birkaç yıla kadar sığınmacı kamplarını kapatacağız çünkü bütün Suriyeliler şehirlere dağılmış durumdalar.
Bu arada şehirlere dağılmış durumdalar dediysek Suriyelilerin kayıtlı olduğu ilde yaşamak gibi bir zorunlulukları da yok. Suriyeliler hangi ilde kontenjan mevcutsa o ile kayıtlarını yaptırdıktan sonra diledikleri şehirde yaşayabiliyorlar. Suriyeliler kaynaklı herhangi bir olumsuzluğa dair bir kamuoyu oluştuğunda İç İşleri Bakanı çıkıp burası dingonun ahırı değil herkes kayıtlı olduğu ile dönecek diye milletin gazını alsa da bir iki haftalık kontrollerin ardından durum yine saldım çayıra mevlam kayıra. O yüzden şu kadar Suriyeli burada, şu kadarı şurada demek sağlıklı değil.
Türk vatandaşlığına sahip Suriyeli sayısı 31.03.2022 tarihindeki İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ifadesine göre 200.950. Bunların 113.654’ü 18 yaşın üzerinde yani bugün seçim olsa oy verebilecek durumda. Son genel seçimde kayıtlı seçmen sayısının 59.367.469 olduğu dikkate alındığında %0,2 gibi bir etkileri söz konusu. Şimdilik ciddi bir etki söz konusu değil fakat her geçen yıl artan Türk vatandaşlığı alan Suriyeli sayısı ve hali hazırda vatandaşlık aldığı halde 18 yaşından küçük olduğu için oy veremeyenlerin de 18 yaşını geçince oy verebilecekleri düşünüldüğünde orta ve uzun vadede bu oranın artması mutlak.
Şu rakamları gördükten sonra kimse Hatay Belediye Başkanının "Hatay’da doğan her doğan çocuğun şu kadarı Suriyeli, şu kadar Türk" çıkışını ırkçılıkla suçlamasın. Bundan 7-8 sene önce Yunanistan ile aramız bu kadar gergin değilken Yunanistan’ın Türkiye sınırındaki şehirlerini gezerken reklam panolarında üzerinden kan damlayan Kıbrıs haritaları ve Türklere karşı nefret söylemi içeren afişler görmüştüm. Kendimize muhatap dahi almayıp küçük gördüğümüz Yunanistan bile, ilerde Batı Trakya yaşayan Türkler ayaklanır ve Türkiye’ye katılmak ister diye bölgede milliyetçilik propagandası yapıyordu. Bizim bu bölgede herhangi bir toprak talebimiz ya da arzumuz ortada yokken bile.
Peki biz Suriye sınırında ne yapıyoruz dersiniz? Daha dün Suriyeli Generaller Hatay’ı Suriye toprağı olarak gösteren haritalar önünde konuşmalar yapıyordu. Şu an ise Suriye sınırındaki illerimizden Kilis’te Suriyeli oranı %42,9, Hatay’da %20,4, Gaziantep’te %17,8, Şanlıurfa’da %16,5. Ne söyleyeyim daha?
Özellikle Hatay olmak üzere Suriye sınırındaki şehirlerdeki Suriyeli nüfusunun risklerine ilişkin konuşurken ne olacak yahu abartıyorsun demeyin. Şimdi çok büyük bir kısmınızın ilk kez duyacağı şeylerden bahsedeyim size.
Gerek babası Hafız Esad’a gerekse de oğlu Beşar Esad’a göre Hatay Suriye’ye ait bir toprak parçası. 1939’da Türkiye’ye kaybettiği Hatay’ı geri almak için baba oğul Esad’ların planları daima uzun vadeli ve stratejik. Suriye’de yaşanan iç savaş öncesine dönersek eğer Suriye ile imzalanan protokol gereği 2009 yılı sonrasında iki ülke arasında vizesiz seyahat mümkündü fakat bu tarihinde öncesinde vize gereken dönemde; Hatay doğumlu iseniz Suriye sorgusuz sualsiz size vize veriyordu. Çünkü onlara göre siz Suriye toprağında doğmuşsunuz zaten. Suriyelilerin Hatay insanını kendi safına çekmedeki bir diğer silahı ise Hatay doğumluların Suriye üniversitelerinde sınavsız ve burs alarak okuyabilmesiydi. Yurtlar Hataylılara bedavaydı ve doğaldır ki bu yurtlarda kalan Hatay doğumlu Türkler yoğun Suriye propagandasına maruz kalıyorlardı. Arapça kurslar Hataylılara bedavaydı.
Peki şimdi bir düşünelim. Hatay’a Suriyelileri doldurduk. Hızlı bir şekilde çoğalmalarını da uzaktan izledik. Suriye’de savaş bitti ülke toparlandı ve Hatay’da çoğunluk haline gelen Suriyeliler, Suriye’ye katılmak için isyan ettiler. Ne olur biliyor musunuz? Güçlü ordusu sayesinde isyanı bastıran Türkiye’de iktidar yine çıkıp sanki oraya Suriyelileri dolduran başkalarıymış gibi kendi dışındaki çevresinde kim varsa onları suçlar. Ölen askerlerin, ülkeyi yönetenlerin basiretsizliğinden dolayı canlarını verdiğini unutup ne mutlu vatanları için şehit olan askerlere nutukları atılır. “Biz olmasaydık Hatay’ı elimizden alırlardı, iyi ki biz varız bak, aman biz gitmeyelim bak, biz gidersek var ya bak..” Hem problemin kaynağı olup hem de bu ülkenin bütün gücünü tüketip hayatta kalınca da olayın kahramanı olmak, bu topraklar için klasik ama etkili bir metot sanırım.
Bu arada; tüm değerlendirmeleri devletin resmi rakamlarına göre yaptık ama bahsedilen diğer rakamlardan da kısaca söz etsek iyi olacak. Göçmen karşıtı çizgisi ile dikkat çeken Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’a göre kayıt dışı göçmen sayısı ile birlikte toplam Suriyeli sayısı tam 9 milyon! Vatandaşlık verilen Suriyeli sayısı ise 900 bin. Ümit Özdağ rakamların kaynağı olarak vatansever bürokratları işaret ediyor. Somut hiçbir dayanağı olmayan bu iddialar ise en az İç İşleri Bakanlığının açıkladığı rakamlar kadar toplumda karşılık buluyor. Neden mi? Enflasyon rakamlarından tutun, pandemi döneminde açıkladığınız vaka sayısına kadar açıkladığınız bütün rakamlar şaibeli ise; artık “Allah birdir” deseniz bile, birazcık kafası çalışan adam inanmayıp gidip saymaya kalkıyor.
İktidar Suriyeliler konusunda kucaklayıcı bir bakış açısına sahipken, sadece Suriyeli karşıtlığı yaparak dahi partilerin oylarını arttırması sonucunda onlar da son dönemde kararsız kaldılar. Muhalefet seçimden sonra 2 yıl içinde Suriyelileri planlı bir şekilde göndereceğiz dedikten sonra Erdoğan, yine Bay Kemal ile başlayan serzenişinde “Biz ensar nedir biliriz, biz Suriyelileri göndermeyeceğiz” dedikten sadece bir ay sonra, bu defa 1 milyon Suriyeliyi ülkelerine göndermek için proje başlattıklarını ifade etti.
İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu da Ak Parti Kadın Kollarına yaptığı sunumda Suriyelilerin geri dönüşüne ilişkin garip bir açıklama yaptı. "Olay çıkaran Suriyelileri sınır dışı edemiyoruz çünkü pasaportlarını yırtıyorlar." Ne kadar harika değil mi? Sanki ülkeye gelirken pasaportlarını kontrol edip ülkeye almışız da gönderirken pasaporta ihtiyaç duyuyoruz. Ülkeye sınırdan babanın çiftliğine girer gibi gir, suç işle yakalan ama pasaportunu yırttığın için kimliğin tespit edilemediğinden sınır dışı edileme. Ne güzel İstanbul değil mi?
Peki Müslüman Suriyelilere karşı kalben ülkesini ve kucağını açan fakat kamuoyu tepkisi sonrasında geri dönüş projeleri hazırlatan Erdoğan’ın 1989’da muhalefetteyken göçmenlere bakış açısı neymiş öğrenmek ister misiniz? Hem de öyle Suriyelilere karşı falan değil Bulgaristan’da yaşadıkları zulmün ardından ülkesine dönen Türklere karşı!
Erdoğan Bulgaristan’dan gelen Türkler konusunda Özal’ın politikasını şu sözlerle eleştiriyor:
“Ne dedi Bulgaristan’a, ‘Gelin.’ Dedi. Ne kadar varsa gelin. İsterse Todor Jivkov da (Bulgaristan Komünist Dönemi Son Devlet Başkanı) gelsin. Gelin, diyorsun ama bak Ahmet, Mehmet asgari ücrete talim. Ülke insanı aç. Kadınını satıyor, kızını satıyor, çalıştırıyor. Sen buna çözüm bulamamışken, gelin, diyorsun. Bunları nereye yerleştireceksin? Kapıkule’de bir anons; ‘Muamelesi biten soydaşlarımız istediği yere gidebilir. 780 bin kilometrekare emrinize amadedir.’ Tabi bu insanlar geldi. Kim geldi? Casus mu, değil mi?”
“Ey Allahım ya rabbim! Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Bu nasıl bir devlet anlayışı? Okul yurtlarını onlara veriyoruz. Okullar açılıyor, başınızın çaresine bakın diyoruz. Başının çaresine nasıl bakacak bu adamlar yahu? Bursa'nın park bahçelerinde ahlaksızlığa başlıyorlar.”
Erdoğan’ın kendi sözlerinden yola çıkarsak; ülke insanı parasız kaldığında karısını kızlarını satar, Bulgaristan’dan göç eden Türkler ise parklarda fuhuş yapar. Kağıt üzerinde en milliyetçi ve vatansever parti Ak Parti olduğuna göre, Ak Parti giderse ülkenin bekası bile tehlikeye gireceğine göre, yerel seçimlerde İstanbul, Ankara, Antalya, Adana, Mersin gibi büyükşehirlerde belediye başkanları değişirken çoğunluğu Bulgaristan’dan gelen göçmenlerden oluşan Bursa’da hala belediye başkanı Ak Parti’den seçildi ise söyleyecek söz yok demektir.
Alan razı, veren razı. Pozisyon temiz, oyna, devam!
Eğer yazıyı beğendiyseniz;
Yeni yazılardan haberdar olabilmek için siteye ücretsiz üye olabilir ya da sosyal medya hesaplarını takip edebilirsiniz.
Yazılardan daha fazla kişinin haberdar olmasını isterseniz de, yazıyı aşağıdaki logolar vasıtasıyla whatsapp/telegram gruplarında ve sosyal medya uygulamalarında paylaşabilirsiniz.
Her zaman farkında kalabilmek ümidiyle.
Comments